“CHP’nin çevresinde toplanan partiler iktidara gelirlerse KKTC politikaları ne olacak, belirsiz. Erdoğan’ın iktidarı teyit edilirse olacaklar ise açık: KKTC’yi koşullar uygun olduğu zaman Türkiye’ye ilhak etmek.”
Bir ay kadar sonra yapılacak seçimlerde sadece Türkiye için değil KKTC için de iktidar seçilecek.
Erdoğan rejimi KKTC’yi tamamen Ankara’nın kontrolüne aldığı için orada cumhurbaşkanı olacak kişi, Türkiye’nin olduğu gibi burasının da kaderine hâkim olacak.
Bunu “Kıbrıslı Türkler, Kuzey Kıbrıs’ı Türkiye’ye teslim ettiler,” şeklinde de anlatmak da mümkün, ki belki daha doğrusu budur.
Adada Cumhurbaşkanı, Başbakan, kabine üyelerinin ve milletvekillerinin birkaçı hariç Kıbrıslı. (Diğerleri de “Kıbrıslı” ama onlar nüfusun yarıdan fazlasını teşkil etme yönünde çoğalan ve sadakatleri, yaşadıkları yerden fazla TC’ye olan TC kökenli Kıbrıslılar.) Fakat yerli olsun olmasın hepsinin dümeni Ankara’nın elinde.
Hiçbiri Ankara’nın işaret ettiği istikametten bir milim sapacak iradeye sahip değil.
Hiçbiri, Kıbrıs bağlamında, Türkiye’nin çıkarına olanların Kıbrıslı Türklerin çıkarlarına ters düşebileceğinin idrakinde değil.
Ankara’nın egemenliğini tanıma ve iradesine tâbi olma karşılığında devasa boyutlardaki vergi kaçağının bütçede yarattığı finansman açığını kapatmak için para alıyorlar. Çalıp çırpma özgürlüğüne sahip oluyorlar. Ve mevki sahibi.
Cumhurbaşkanı, konutunda güven içinde oturuyor ve bir sonraki seçimlerde desteklenmeyi umuyor.
Resmi alanda, Başbakan’dan görüşmeci başına kadar herkesin konuşmadan söylediği aynı: “Bana tokunma gardaş da ne isden söyle, yapayım.”
Tümü bir şey yapma değil, bir şey olma tutkunu.
Dış dünyada ciddiye alınmadıklarının, KKTC’yi uluslararası arenada sadet dışı yaptıklarının farkında değiller.
CHP’nin çevresinde toplanan partiler iktidara gelirlerse KKTC politikaları ne olacak, belirsiz.
Erdoğan’ın iktidarı teyit edilirse olacaklar ise açık: KKTC’yi koşullar uygun olduğu zaman Türkiye’ye ilhak etmek. Bu oluncaya kadar, bir süreden beri burada yaşayan Türkiye vatandaşlarını KKTC vatandaşı yapıp Kıbrıslıları azınlığa düşürmek. İlhak için gerekli olan plebisitte biat karakterinin bir parçası olan Türkiyelilerin siyasette ağırlığını sağlamak.
Bu arada uluslararası arenada geçerliliği sıfır olan mazeretlerle toplumlararası görüşmelerin yeniden başlamasını veya bir sonuca ulaşmasını engellemek. Yargı bağımsızlığını, basın özgürlüğünü, siyasi iradenin serbest tezahürünü yozlaştırmaya devam etmek. Saray yapmak, imam hatip lisesi açmak…
Özetle burayı TC’ye benzeterek halkı bezdirmek ve kadere razı etmek.
Kıbrıslı Türkler gidişatı değiştirme gücüne sahip değildir. Siyasi kadro zaten AKP’ye teslim, halk tepkisizdir.
1974’te bir savaş oldu. Savaşı biz kazandık, Rumlar kaybetti. Rumlar toparlandılar ve 1974’ten daha iyi duruma geldiler. Kalkınma, ilerleme ise Denktaş’tan başlayarak bugüne kadar hiçbir Türk liderinin gailesi olmadı.
Talan ve iane ile KKTC devlet olur sanıldı ama bırakın başkalarını, Kıbrıslı Türklerin (ve Türkiyeli Türklerin) çoğunda bile bu devlete saygı yok.
__________
Bu yazı Diyalog gazetesinden alındı. Tamamına buradan ulaşabilirsiniz.