Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın kritik NATO Zirvesi öncesi İsveç’in üyeliğine karşı yaptığı “Avrupa Birliği’nde önümüzü açın” şeklindeki çıkışı çok sayıda uzman tarafından AB ile Gümrük Birliği’nin geliştirilmesi olarak okundu.
Gümrük Birliği konusunda Türkiye’ye nasıl yanıt verileceği merak edilirken, AB ile yakın geçmişte yaşanan başta Doğu Akdeniz ve Kıbrıs olmak üzere çok sayıda kritik kriz bulunuyor. Doğu Akdeniz konusunda Ankara ile ilişkisi gerilen ülkelerden biri de Fransa’daydı.
Kariyerinin önemli bölümünü Türkiye’de geçirmiş Ankara doğumlu Fransa Büyükelçisi Hervé Magro, görev süresini tamamladıktan sonra ikili ilişkilere dair kritik açıklamalarda bulundu.
Ekonomim‘e konuşan Magro, Doğu Akdeniz’in kaynaklarının Avrupa’ya ulaştırılmasında Türkiye güzergâhının önemine dikkat çekti. Türkiye ile AB ilişkilerine ilişkin iki tarafın da atması gereken adımlar olduğunu vurgulayan Magro, “Şu anda en zor konulardan biri güveni inşa etmek. Sadece Türkiye ya da Avrupa demiyorum, iki taraftan da adımlar atılması gerekiyor. Bu güven konusu üzerine çalışabilirsek orada bir formül buluruz” dedi.
Hervé Magro ile yapılan söyleşinin tamamını aktarıyoruz:
Ankara doğumlu ve Türkçeye hakim bir diplomat olarak kariyerinizin önemli bölümünü Türkiye’de geçirdiniz ve Türkiye’de de çok sevildiniz. Göreviniz sona ererken ülkemizden hangi duygu ve düşüncelerle ayrılıyorsunuz?
Benim için Türkiye hiçbir zaman normal bir diplomatik görev olmadı. Çünkü Ankara’da doğdum, burada çocukluk anılarım var. Bana her zaman soruyorlardı: Ben Ankaralıyım ve çocukluğumun bir parçası burada geçti. O nedenle duygularım çok karışık. Türkiye’de diplomat olarak son görevimdeyim sanıyorum. Diğer yandan, biliyorum ki daha sonra (gezmek amacıyla) geleceğiz. Tekrar gezmek, görmek lazım, çünkü 1,5 yıl içinde çok şey yapamadık. Salgından dolayı, görmediğimiz çok yerler var, inşallah onlar için geleceğiz.
Türkiye ekonomisi enflasyonun yüksek seyrettiği zorlu bir dönemden yeni ekonomi yönetimiyle çıkmaya çalışıyor. Ekonomik sıkıntıları ve potansiyeli nasıl değerlendiriyorsunuz?
Burada 2 soru var, birisi bugünkü durum, diğeri Türkiye’nin potansiyeli. Tabii, mevcut durumu sadece biz değil tüm Fransız şirketleri de takip ediyor. Paris’e gittiğimde şirketlerden mutlaka beni görmek isteyenler oluyor. Çünkü Türkiye’nin potansiyelini çok iyi biliyorlar ve tabii bu bölgede bakarsanız kim kaldı? Rusya kapalı… Rusya, İran yaptırım altında, Orta Doğu çok zor bir durumda.
Sağlam kalan ülke Türkiye’dir. Onun için Türkiye’de problem çıkarsa herkes daha dikkatli olmaya başlıyor ve yakından takip ediyor. Büyük potansiyel var burada, hiç kimsenin şüphesi yok ama bu potansiyeli ekonomik sorunlar nasıl etkileyecek? O da bir başka bir konu.
Enflasyon konusunda son kararlar bir hayli pozitif görünüyor, herkes bunu söylüyor. Bazı ekonomistler daha çok önlem gerekiyor diyor ama ben o kanaatte değilim. Eski politika devam etseydi daha zor olurdu ama fazla da tedbir alınınca o da yeni problemler çıkartabiliyor. Onun için böyle bir politika sanıyorum herkesin yararına.
Uluslararası alana bakıyorum, onlar da aynı hissediyor. Çünkü Türkiye’nin risk primi 400’lerin altına düştü. Yeni politikalara devam etmek lazım. Bölgedeki herkese ihtiyaç var. Biliyorum, körfez ülkeleriyle ekonomik anlaşmalar imzalandı, Avrupa Birliğinin de rolü bu dönemde önemli olabilir. Hem pozitif görüyoruz hem nasıl devam edecek, onu da izleyeceğiz.
Fransa Cumhurbaşkanı Macron’un Doğu Akdeniz’de Türkiye ile önemli çalışmalar yapılması gerekeceği yönünde beyanatı var. Bu konuda nasıl bir çalışma arzulanmaktadır?
Sayın Macron’un demek istediği “biz hazırız”. Biliyoruz ki Akdeniz konusu Türkiye ile AB arasında en zor konulardan biri. Onun için diyoruz ki, bu dönem pozitif bir dönem olabilir. Dönemi daha iyi değerlendirmemiz gerekiyor. Biz yardım etmeye hazırız. Sayın Macron, buna da hazırdır.
İsrail ve diğer ülkeler Türkiye’nin Gümrük Birliği’ni güncelleme sürecini yakından izliyorlar. İsrail gazının Avrupa’ya iletilmesi konusuna nasıl bakıyorsunuz?
Enerji önemli konulardan biri. Dediğimiz gibi, Rusya da İran da yaptırım altında. Görüyoruz ki enerji konusunda Kafkas yolu ve Güneyden İsrail gazı, belki de Doğu Akdeniz’in başka yerlerinde de gaz var. Onun için bu konuyu da Türkiye ile konuşmamız, anlaşmamız gerekecek.
Tüm bu projeler için Türkiye doğal bir yol. Bunu söyledikten sonra nasıl yapacağız o bambaşka bir konu. Onun için bu dönem önemli, belki birkaç yol bulabiliriz. Hala çok kolay görünmüyor. Ruslar da burada bazı şeyler yapmak istiyor ama yaptırımlar çok önemli. Türkiye’nin bu konuda atacağı adımları çok yakından takip edeceğiz.
İkisi aynı anda yürüyecek bir konu gibi gelmiyor?
Nasıl olur, Rusya yaptırım altında. Rusya’dan çıkacak gaz Türkiye’den geçerse -kim bilecek gaz nereden geliyor ama- böyle bir şey zor olur. Rus gazı Türkiye’den nasıl Avrupa’ya gider, ben bilmiyorum. Onun için bu konularda daha net bir Türk politikası lazım.
Türkiye’nin ne yapacağına karar vermesi mi lazım?
Evet, tabii ki…
Kıbrıs konusu önemli, Fransa bir inisiyatif alır mı?
Diplomatik kelimelerle söylemeye çalıştım, bir şey yapmaya hazırız ama tüm tarafların hazır olması gerekiyor. Türkiye hazır mı, Kıbrıs hazır mı onun üzerinde çalışmamız lazım. Tek başımıza mümkün değil, unutmamamız gereken diğer aktör elbette İngiltere. Garantör oldukları için onların da kapasitesi var. Onlar de neler yapıyor ona da bakmak lazım.
Fransa’nın hem Türkiye’nin AB üyeliği müzakerelerinin yeniden canlandırılması hem de Gümrük Birliğinin güncellenmesi sürecinin başlatılmasına yönelik görüşleri nedir?
Üç sene önce bu konudan hiç kimse bahsetmiyordu ancak şimdi herkes bunu ciddi bir konu olarak görülüyor. JETCO’da (Türkiye-Fransa Karma Ekonomik Komisyon) bile bu konuşuluyor. Gündeme aldık ama bu gündemi ciddi bir işe dönüştürmek başka bir şey. O konularda adım atmak lazım.
Sanıyorum ilk adım, “bugünkü Gümrük Birliğinde neler çalışmıyor” konusudur. Anlıyoruz ki, Türk tarafı güncellemeden bahsetmek istiyor. Orada dengeyi nasıl bulacağız, bu diplomatlar arasında olacak. Aynı zamanda bu bir güven konusu. Bu güveni inşa edebilirsek bir formül bulabiliriz.
Şu anda en zor konulardan biri güveni inşa etmek. Sadece Türkiye ya da Avrupa demiyorum, iki taraftan da adımlar atılması gerekiyor. Bu güven konusu üzerine çalışabilirsek, -diplomatlar böyle çalışır- orada bir formül buluruz.
■ Fransa’nın Türkiye arasında gelecek vaat eden yeni iş birliği alanları neler olabilir?
Ekonomi çok iyi bir örnek. Her zaman herkes krizden bahsediyor, Fransa ve Türkiye arasında hâlâ da söyleyenler çıkıyor. Şuna bakmak lazım: Son 30 yılda hangi ülkeyle bu denli kriz yaşandı ve bu kadar çabuk düzeldi? Bunun nedeni nedir? Çünkü iki ülke ilişkilerinin temelleri çok sağlam. Bunu anlamamız lazım. Bu denli büyük problemlerden sonra çok hızlı toparlanma sağlanıyor, demek ki bunun arkasında bir şey var.
Ekonomik ilişkiler bir örnektir, ikili ilişkilerdeki 500 yıllık geçmiş bir örnektir. Fransa’nın en büyük 40 şirketinin 35’inin Türkiye’de uzun vadeli yatırımı var. Yüz binlerce kişi çalışıyor, neredeyse Türk oldular diyebiliriz. Ticaret hacmi 20 milyar Euro’yu geçti, 2023’te de.
Her zaman negatiften bahsediliyor ama gelecek için çok büyük pozitif bir ajanda da var. Bunlardan birisi iklim değişikliği. Türkiye Paris anlaşmasına katıldı. Fransız Kalkınma Ajansı’nın 800 milyon Euro katkısıyla Dünya Bankası ve Almanya’nın da katılımıyla bir anlaşmaya varıldı, büyük bir çalışmadır. Deprem bölgesi için de 150 milyon Euroluk destekle birlikte, atık su ve ulaşım dahil şehirlere katkıyı da içeren toplamda 700 milyon Euroluk projelerden söz ediyoruz iklim değişikliği konusunda.
İkinci bir konu da yeni teknolojiler alanında. Türkiye ve Fransa ekosistemleri birbirine çok yakın ve birlikte çok şey yapabiliriz. Orada da inisiyatif aldık ve FrenchTech oluşumu içinde şirketler devam ediyor. Çevre ve yeni teknolojiler gençler için çok önemli. Bunlar geleceğin konuları. Ayrıca deprem bölgesine katkımız sürecek. Kadın ve gençlere odaklanmak, okullar açmak konusunda çalışacağız. İnsanlara iş lazım ama okul yoksa aileler başka yerlere gider.
Türkiye’nin NATO ilişkileri kapsamında AB ile ilişkilerini de derin dondurucudan çıkarma fırsatı doğmuş gibi görünüyor bu süreci nasıl değerlendiriyorsunuz?
Burada da büyük bir imkan var. Türkiye’deki seçimden sonra gördüğünüz gibi Avrupa’dan gelen mesajlar çok olumluydu. Biliyoruz ki orada bazı problemler var ama aynı zamanda bir pozitif ajanda var. Yol belli, bu imkanı değerlendirmemiz, ileriye götürmemiz gerekiyor. Sadece AB değil, Türkiye’nin de yapması gereken işler var. Bir fırsat var, bunu görüyorum. Gelecek aylarda neler olacak bilmiyorum ama gördüğüm kadarıyla birkaç müzakere olabilir, hem Gümrük Birliği hem de enerji konularında. Çok çabuk demiyorum ama olabilir.
Futbol sever bir diplomat olarak Türk futbolunu nasıl görüyorsunuz?
Evet, çok futbol oynadım. Hatta Ankara’da çocukluğumda komşu çocuklarla oynuyorduk. Banliyö trenine atlayıp Şeker Spor tesislerine gidiyorduk. Bana hep soruluyor hangi takımı tutuyorsun diye. Bu konu zor çünkü biliyorum ki hem başkonsoloslukta, hem büyükelçilikte bazıları Galatasaraylı, bazıları Fenerbahçeli, daha az sayıda Beşiktaş taraftarı var. Çocukluğumda sokakta oynadığım çocukların hepsi Fenerbahçeliydi.
Onun için Fransa’ya dönerken Fenerbahçe bayrağıyla döndüm, çünkü arkadaşlarım hediye ettiler. Ankara’da Ankaragücü maçlarına giderdim 19 Mayıs stadında. İstanbul’da Galatasaray camiası ile çok yakın çalıştım, dost oldum. Onun için Galatasaray- Fenerbahçe arasındaki büyük çekişmeye ortak olmak istemediğimi hissettim. Ben Ankara’da doğdum, Ankaralıyım, çocukluğumdan beri Ankaragücü’nü destekliyorum. Fenerbahçe ve Galatasaray’ın yeteri kadar taraftarı var zaten.
Ben ikinci ligdeyken bile Ankaragücü maçlarına gittim. Bana soranlar oluyordu, Fenerbahçe- Galatasaray maçlarına gitmiyorsun, Ankaragücü’nün küçük maçlarına gidiyorsun diye. Önemli olan bu maçlar zaten. Büyük takımlarla maçları kazanırsanız zaten mucize en önemli maçlar o küçük takımlarla yapılanlar, puanlar oradan toplanacak. O nedenle bu tür maçlara destek vermek lazım. Ben St Etienne taraftarıyım. Fransa ikinci ligine düştü çünkü taraftar zor maçlarda takıma karşı çıkmaya başladı taraftar ve oyuncuların oyunu bozuldu.
Görevleriniz sırasında yaşadığınız birkaç anıyı paylaşır mısınız?
Türkiye’de üçüncü kez bulunuyorum ve benim için zor bir soru. Belki henüz taze olduğu için deprem felaketi beni en fazla etkileyenlerden biri. Deprem bölgesine dört kez gittim, büyük bir yıkım, gördüklerimi hiç unutamam. Türkçe ifade edecek kelime bile bulamadım, inanılmaz bir durum olmaktan daha ötede bir şey.
İnsanları unutmayacağım… Tabii Türkiye’de dostluk, misafirperverlik önemli, isimleri saymayayım, bende kalsın. Diğer yandan sağ iken Yaşar Kemal ve Ara Güler gibi insanlarla İstanbul’da tanışmak ve sohbet etmek, çok büyük bir katkı verdi bana, şahsen çok büyük kişiler olduğunu düşünüyorum. Bu kişiler de hep aklımda kalacak. Ankara’daki büromda 2 resim bulunuyordu, birisi Yaşar Kemal ile diğeri Ara Güler ile olan.
Diplomat olarak çok şey yaşıyorsunuz, her zaman politikadan bahsediyoruz, ikili ilişkilere yönelik çalışıyoruz ama aynı zamanda başka şeylerle de uğraşıyoruz.
Mesela, bina yapmak kalıcı bir şey. Onun için İzmir’deki başkonsolosluğumuz aklımda kalacak. Çünkü yıllardır kapalıydı, Fahri Konsolos için bir iki büro vardı sadece. Uzun zamandır bir proje vardı, bu binayı Lucien Arkas ile birlikte müzeye dönüştürdük. İzmir’in en güzel müzelerinden biri. 1920’lerden kalan, Kordonda güzel bir bina. Yıllardır kendi halinde bir binaydı. Şimdi en güzel müzelerden biri haline geldi. Lucien Arkas’a da çok teşekkür ediyorum, tekrar canlandırdık.
İstanbul’da görevde bulunduğum dönemden bu yana kafamdaki en önem verdiğim projelerden biri de bir Pierre Loti Parkuru (güzergâhı) yaratmaktı. Amaç, ziyaretçilere yazarın yüz yıl önce tarif ettiği yerleri kendilerince keşfetme fırsatı vermekti.
Bu yıl bu projeyi hayata geçirdik ve böylece iki ülke arasındaki ilişkilerin büyük mimarlarından biri olan Pierre Loti’yi ölümünün 100. yılında yâd etme fırsatı bulduğumuz için mutluyum. Uygulamayı hem Google Play hem de AppStore’de Pierre Loti’nin izinde (Institut français de Turquie) ismiyle bulup indirebilirsiniz. Uygulamayla güzergâhı sanal olarak da gezebilirsiniz, şahsi olarak gezerken rehber olarak da kullanabilirsiniz.
Bu söyleşi Ekonomim‘den alınmıştır.