Türkiye tarihî bir seçime giderken Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın üçüncü kez adaylığı ve HDP kapatma davası gündemde. “Diploması yok” tartışmalarıyla gündemde olan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın üçüncü kez adaylığı soru işaretlerine neden oldu. Yüksek Seçim Kurulu (YSK), Erdoğan’ın adaylığını onaylayacak mı?
Seçimlerin kritik partisi HDP’nin seçim öncesi kapatılıp kapatılmayacağı bir diğer tartışma konusu. Anayasa Mahkemesi (AYM), seçimden önce HDP’yi kapatabilir mi?
Sürecin hukuki boyutlarını Türkiye’nin önde gelen anayasa hukukçularından Prof Levent Köker ile konuştuk.
Cumhurbaşkanı Erdoğan hakkında hem diploma hem de üçüncü kez adaylık tartışması var. Muhalefet düşük tonda bir karşı çıkışta bulundu. Bu kapsamda Anayasa ne diyor? Yüksek Seçim Kurulu (YSK) ne yapacak?
Anayasa gayet açık: Bir kimse en fazla iki kez cumhurbaşkanı seçilebilir. Dolayısıyla şu anki Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan hem 2014’te hem 2017’de cumhurbaşkanı seçildiği için üçüncü kez seçilmek üzere aday olamaz.
Bununla ilgili bir istisna var. TBMM eğer ikinci dönem seçimlerin yenilenmesine karar verirse, o zaman görevdeki cumhurbaşkanı üçüncü kez aday olabilir. Böyle bir istisna konulduğuna göre, böyle bir istisna dışında görevdeki cumhurbaşkanı iki defa cumhurbaşkanı seçilmişse üçüncü defa aday olamaz sonucuna varmak gerekir.
Bu konuda Yüksek Seçim Kurulu karar verecek. YSK’nın bu kararı vermesi için kimsenin itiraz etmesine de gerek yok, kendisi adayları inceleyip adaylığa uygun olup olmadıklarını tespit etme yetkisine sahip.
Eğer Erdoğan yeniden adaylık başvurusu yaparsa, YSK’nın Erdoğan’ın üçüncü kez aday olamayacağına karar verip, bu adaylığı reddetmesi gerekir. Ama bunu böyle yapmazsa adaylık kesinleşir ve seçime böyle gidilir.
YSK, Erdoğan’ın adaylığını kabul ederse buna itiraz mümkün değil. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi kapsamında seçme ve seçilme haklarının ihlali kapsamında bunu bireysel bir başvuru haline getirmek lazım. Bu mümkün olup olmadığı yönünde bir hukuki tartışma sürecine sokar konuyu hem de bundan sonuç alıncaya kadar “Atı alan Üsküdar’ı geçer”.
Ama mevzuat açık, “üçüncü kez aday olamaz” deniyorsa, olamaz. YSK’nın da bu adaylığı kabul etmemesi gerekir.
Anayasa, Cumhurbaşkanı adayı olmak ve seçilebilmek için üniversite diplomasını şart koşmakta. Erdoğan’ın diplomasının olup olmadığı bir türlü kesinliğe kavuşmadı. En son, 2007-2011 arasında Yüksek Öğretim Kurulu (YÖK) başkanlığı yürütmüş olan Yusuf Ziya Özcan tweet’ler attı ve “Erdoğan’ın yüksek okul diploması yok” dedi. Bu doğru ise, ne olacak?
Erdoğan’ın diplomasının olmadığı konusu çok uzun süredir tartışılıyor. Yükseköğretim yapmamış birinin 2014 yılında cumhurbaşkanı seçilmesi bir defa başlı başına skandal. Diploma var mı, yok mu halen belli değil. Bu anlaşılır bir şey değil.
Üniversite diplomasını YSK’ya mutlaka ibraz etmiş olması gerek. Bunu yapmamış olmasını düşünemiyorum. Dolayısıyla tasdikli diplomasının YSK’da olmaması nasıl bir garabettir. YSK’nın bu diplomayı göstermesi lazım. Veyahut birisi servis etse bu diplomayı da biz de rahatlasak. Neden bu kadar sürüncemede kalıyor bu konu anlamış değilim, çıkarır gösterirsiniz.
Eğer yoksa, başka bir durum daha ortaya çıkacak. 2014’ten bu yana cumhurbaşkanı, dolayısıyla bugüne kadar aldığı tüm kararlar geçersiz mi değil mi tartışması da yaşanabilir.
Bir de yeni seçim kanunu konusu var. 6 Nisan’da yürürlüğe giren, seçim barajını yüzde 7’ye düşüren, seçim ittifaklarını anlamsızlaştıran yeni kanun bu seçimde uygulanabilir mi?
Üç farklı görüş var. Birinci görüşe göre 14 Mayıs oy verme günü. Seçim kanunlarında uygulanacak değişikliklerin bir yıl içinde uygulanamaz hükmü var. 6 Nisan’da yürürlüğe giren yeni kanunun, 14 Mayıs seçimleri öncesinde üzerinden bir yıldan fazla zaman geçtiği ve doğal olarak bu seçimde bu değişikliklerin uygulandığı kabul edilir. Bu kanundaki en önemli değişiklik seçim barajının yüzde 7’ye düşürülmesi.
İkinci görüş ise, ‘seçim kanunu değişiklikleri bir yıl içerisinde uygulanamaz’ hükmünün yorumlanmasıyla ilgili. Bu da seçim teriminin seçim tarihinin başlangıcından itibaren hesaplanması gerektiği. Şu anda Türkiye’de seçim süreci başladığı için 6 Nisan’dan önce seçimler başlamış oluyor. Dolayısıyla bir yıl dolmadı için yeni değişikliklerin bu seçimde uygulanamayacağı yönünde.
Peki onun yerine ne uygulanacak? Değişikliklerden önceki hükümler uygulanır diye bir yorum gelebilir. Ancak 6 Nisan’da yürürlüğe giren hükümler, değiştirdikleri hükümleri de yürürlükten kaldırdılar.
Dolayısıyla yeni hükümleri uygulayamayacaksak, ondan öncekileri de uygulayamayız, çünkü onlar yürürlükten kalkmış vaziyette. Örneğin baraj meselesine gelirsek, meslektaşım Prof Abbas Kılıç’ın yazdığı bir yazı var: Onun görüşüne göre barajsız olması gerekiyor bu seçimin. Yani sıfır barajla seçimlere girilmesi gerekir diyor.
Üçüncü bir görüş ise, KHK’lı Murat Sevinç’e ait. Bir yıllık süre dolmadığı için 6 Nisan’daki değişikliklerin uygulanamayacağını söylüyor. Baraj meselesinde ise yüzde 10 barajının pekala uygulanabileceğini düşünüyor. Bu üç görüşten hangisini YSK uygulayacak? Bilmiyoruz ama bana göre YSK birinci görüşü benimseyecek.
Seçimlerin kritik partisi HDP’ye yönelik kapatma davası konusuna gelelim. HDP’nin Nisan ayında sözlü savunması var. Peki, seçimden önce HDP kapatılabilir mi, yetişir mi? Aynı zamanda HDP’nin kapatılma riskine karşı Yeşil Sol Parti çatısı altında seçime girmesi kesinleşti gibi…
HDP eğer Yeşil Sol Parti çatısı altında seçime girerse doğru bir karar olur. Çünkü zaten o parti onun bileşenlerinden biriydi.
Anayasa Mahkemesi iki karar verdi ve gerçek bir belirsizlik yarattı. Önce hazine yardımına blokaj koydu. Daha sonra da bu kararı kaldırdı. Bu kez de blokaj koymanın şartları oluşmadığı için kaldırılmasına (karar verildi) diyor.
Madem şartları oluşmadı, neden başta blokaj koyuyorsun? Daha önce de savcı böyle bir blokaj konulmasını talep etmiş, AYM şartları oluşmadığı için reddetmiş.
Yani, ne yapıyorsunuz? Demek ki “ne istersem yaparım” diyor. Sözlü savunma için de yeni bir karar verdi.
14 Mart’ta yapılacaktı sözlü savunma. HDP bu savunmanın seçim sonrasına bırakılmasını talep etti. AYM bu talebi oybirliğiyle reddetti. HDP, 6 Mart’ta tekrar müracaat etti. AYM, bu sefer 11 Nisan tarihini verdi. Neden bu seçim sonrasına bırakılmıyor, garip bir durum.
Seçimlerden önce kapatılabilir mi peki?
Kişisel görüşüm, HDP’nin kapatılmasına ilişkin elimizde bir karine var. HDP’nin selefi yedi parti bugüne kadar kapatıldı. Bunların hemen hemen tamamı Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nden (AİHM) hukuka aykırı karar çıkardılar.
Eğer AYM, HDP hakkında kapatma kararı verirse bu da hukuka aykırı bir karar olacak, AİHM’in önceki kararlarına bakacak olursak… Baştan hukuka aykırılığı açık olan ve karine olarak böyle yürüyen bir süreç var çünkü.
Seçim sonrasına da bırakılmıyor. 11 Nisan’da HDP sözlü savunma yapacak. 10 Nisan’da adaylar netleşiyor. Ben bunun için doğru terimin HDP üzerinden siyasi taciz olduğunu düşünüyorum. Bu siyasi taciz altında seçimlerin yapılması da, seçimlerin adil ve özgür bir ortamda yapılmayacağının bir göstergesi olduğunu düşünüyorum. Yeşil Sol Parti’nin çatısı altında seçime girmesi, HDP’yi rahatlatır.