Muhalefet ile iktidarın cumhurbaşkanlığı seçimine dönük stratejileri açık seçik ortada: Millet İttifakı da Emek ve Özgürlük İttifakı da seçimin ilk turda sonlanmasını istiyor, Cumhur İttifakı ise ikinci tura kalmasını…
İkinci tura kalan seçimde, aradaki 15 gün içerisinde meydana gelecek gelişmelerle iktidarın adayının önünün açılacağı hesabı bu.
Hesap, sekiz yıl önce -2015’te- yapılan iki genel seçim deneyimine dayanıyor. 7 Haziran 2015 tarihinde yapılan seçimde aldığı %40.87 oyla AK Parti Meclis çoğunluğunu kaybederek iktidarda tek başına kalamaz duruma düşmüştü; anayasaya göre koalisyon hükümeti kurulması gerekirken, seçimin yenilenmesi yoluna gidildi ve 1 Kasım 2015 tarihinde yapılan ikinci seçimde AK Parti oyunu %49.50’ye çıkartarak iktidarda kalabildi.
Neden şimdi de aynı senaryo işe yaramasın?
Yarayabilir diye düşünüldüğü belli.
Bu hesabın sonradan yapılmadığı, ince ince örülerek bugünlere gelindiği anlaşılıyor.
Aslında seçmenlerin büyük çoğunluğunun dört adaylı seçim pusulasında yer alan iki aday arasında tercihte bulunacağı belli. Mevcut iktidarın ve sistemin devamını isteyenler Cumhur İttifakı adayına, değişimi arzu edenler ise Millet İttifakı adayına oy verecekler.
Cumhurbaşkanlığı seçimi Tayyip Erdoğan ile Kemal Kılıçdaroğlu arasında geçecek.
Dört aday yerine iki adayla gidilseydi, adaylardan biri ‘%50+1’ şartını yerine getirir ve seçim ilk turda sona ererdi; aday sayısının ikiden fazla olması bu sonuca varmayı zorlaştırıyor.
Seçimin ilk turda bitmesi imkansız değil ama zor.
Daha da garibi, diğer iki aday da, bütün işaretler aksini gösterdiği halde, ikinci tura kalacaklardan birinin kendisi olacağı iddiasında.
İddiaları öyle büyük ki, 14 Mayıs akşamı sandıklar açıldığında, önde giden iki adayın Muharrem İnce ve Sinan Oğan olacağına bugünden inanmamız gerekiyor.
Canla başla çalışıyor o iki aday…
Kime çalışıyorlar?
Muhalefet bu durumdan hiç memnun değil. CHP, bir önceki cumhurbaşkanlığı seçiminde aday gösterdikleri, bir ara partinin genel başkanlığı için yarışmış Muharrem İnce’nin çıkışını hiç hayra yormuyor.
Kendisini tanıyan CHP’liler -ve CHP’nin itibar ettiği medya- uzun bir süre adaylıktan çekilmesini beklediler.
Boşuna bir bekleyişti bu.
Bu seçimde cumhurbaşkanı adayları arasında tercihlerini Kılıçdaroğlu’ndan yana kullanan sol muhalefetin ana partisinin lideri -TİP genel başkanı Erkan Baş– en son “Yeter ki İnce adaylıktan çekilsin, ben milletvekili adaylığından feragat edeyim” teklifinde bile bulundu.
İnce ise, adaylıktan çekilmesi için, DEVA ve Gelecek partilerinin Millet İttifakı dışına itilmesi şartını getirdi.
Kendisi ayrı bir partinin -Memleket Partisi’nin- genel başkanı ama gözü belli ki hala CHP’de; CHP’nin eski halinde kalmasını istemesinin başka anlamı yok.
“CHP eski CHP olarak kalmalı” ona göre…
Yani?
Genel seçimlerde oylarını bir türlü artıramamış, %25 tavanına yapışıp kalmış bir parti CHP; cumhurbaşkanlığı seçimlerinde çıkardığı önceki adaylar %40’tan az oy alabilmişti [MHP ile ortak aday Ekmeleddin İhsanoğlu 2014 seçiminde %38.44, CHP adayı Muharrem İnce de 2018 seçiminde %30.64].
Bu seçime ittifak oluşturup yanına İYİ, Saadet, DEVA, Gelecek ve Demokrat partilerini almadan girseydi CHP, kampanya ‘değişim’ temalı olmayacak, tek başına çıkaracağı adayın seçilme şansı eski sınır içerisinde -muhtemelen %30 civarında- kalacaktı.
Kemal Kılıçdaroğlu CHP’nin her seçimde karşı karşıya kaldığı şartları farklılaştıracak bir yola gitti ve partisinin de içerisinde yer aldığı ittifakı bu seçimde iktidar adayı haline getirdi.
Cumhurbaşkanlığı seçiminde kazanabilir muhalefetin adayı.
İktidar bile cumhurbaşkanlığı seçiminin ikinci tura kalabileceği hesabı yapıyor ya, bunun sebebi Kılıçdaroğlu’nun kazanabileceği görüntüsünü vermesi…
Yukarıda bir yerde iktidarın seçim hesabını çok önceden ince ince ördüğünü yazmıştım; o hesap cumhurbaşkanlığı seçiminin iki aday arasında geçmemesi üzerine oturuyor.
Muharrem İnce’nin adaylıktan çekilmesini mümkün görenler iktidarın hesabını doğru okuyamayanlar; o hesap akılda tutulduğunda İnce’nin şimdi olduğu gibi adaylıkta sonuna kadar ısrar edeceği görülür.
Nitekim bütün ısrarlara rağmen, hem de ikinci tura kalacağı ısrarını da sürdürerek, adaylıktan vazgeçmedi, vazgeçmiyor…
Belki de böyle olması muhalefetin işine gelebilir.
O da başka bir hesabın konusu…
Anlatayım.
Takip edebildiğim kadarıyla, muhalefet cephesinde yer alan bütün partiler, bu seçimde, iktidarın ve çıkardığı adayın kazanamaması için büyük bir gayret içerisindeler. Hem her bir parti kendi tabanına, hem de ittifaklar halinde toplumun bütününe bu seçimin ‘tarihi’ önemini aktarmakla meşgul.
Geniş kalabalıklar da toplayabiliyorlar.
Kampanyalar da, uzun zamandır ilk defa, muhalefetin derdini iktidardan daha iyi anlattığı bir zeminde geçiyor.
Seçimin önemini anlatmakta zorlanılmıyor.
İktidarın bu seçime yönelik hesapları pek tutmadı. Geçen yıl ortağıyla birlikte çıkardığı yeni seçim yasası ittifakların işe yaramamasını sağlayacak maddelere sahip; muhalefet seçime tek listeyle gitmeyi başararak o maddeleri kendi lehine çevirmesini bilirken, AK Parti ve MHP’nin ayrı listeler çıkarması ile iktidar kendi kurduğu tuzağa düştü.
Çok adayla gidilecek seçimin ikinci tura kalacağı hesabı da pek ala iktidarın aleyhine çalışabilir.
Dört adayla gidilen seçimde Millet İttifakı’nın oylarının diğer iki adayca bölüneceği, Muharrem İnce’nin CHP’den, Sinan Oğan’ın İYİ Parti’den oy çalacağı üzerine oturan senaryo yerine, onların iktidar cephesine de gidebilecek oylara cazip hale geldiği bir sonla karşılaşılabilir.
Evdeki hesap her zaman çarşıya uymaz.
Bu seçimde her şey mümkün çünkü.
Bu yazı Fehmi Koru’nun blogundan alınmıştır.