Machiavelli bu kadar veciz ifade edememişti. Büyük Türk düşünürü Bülent Arınç’ın dahiyane sözüyle siyaset “ütmek”tir. “Kazanmak” değil “ütmek”. Aradaki ince farkı bir türlü kavrayamayan muhalefet cephesine karşı iktidar, işte bu anlayış farkından dolayı daha avantajlı durumda. İkinci turda Erdoğan ipi göğüslerse, iktidar cephesi muhalefeti “ütmüş”; Kılıçdaroğlu %50’yi geçerse seçimi “kazanmış” olacak.
Aradaki farkı, birinci tur sonucu karşısında midesi alt-üst olan ve tepkilerini seçmenlere hakarete vardıran nanemolla solculara anlatmak çok zor. “İyi sıhhatte olsunlar”ı imdada çağırmaktan pek de farkı olmayan, Kılıçdaroğlu’nu “daha sert ve daha keskin” bir üsluba zorlayarak seçimi kazanacaklarını zanneden CHP kurmayları da bu inceliğin farkında değiller.
Erdoğan’ın farkında olmasını ilk hamle olarak parti teşkilatını ve milletvekillerini ikinci tur için sahada tutma gayretinden çıkartabilirsiniz. Erdoğan endişeli. Muhalefetin henüz farketmediği kritik bir sorunu var. İkinci turu almasının Sinan Ogan’a veya Muharrem İnce’ye evet mührü basan seçmenlerden 0.75’lik küsuratı ele geçirmesine bağlı olmadığını biliyor. İlave oylardan önce birincil sorunu ilk turda elde ettiği seçmen desteğini muhafaza edebilmek.
Erdoğan fiili gücüyle birlikte yeni sistemin imkânlarını kullanarak yasama yetkisini tekeline aldı. Meclis cumhurbaşkanlığından gelen kanunları kayda alan bir notere dönüştü. Parti teşkilatının yerine, doğrudan cumhurbaşkanına bağlanan bürokrasinin taşra uzantıları yerleşti. Cumhurbaşkanlığı seçiminin milletvekili genel seçimleri ile birlikte yapılması, Erdoğan’a parti teşkilatını ve sahaya inen vekilleri mobilize etme imkânı verdi.
Nitekim parti oyuna zarar vereceğini bilmesine rağmen küçük partilerle bile ittifak kurması, Cumhurbaşkanlığı oyunu maksimize etmek içindi. Hesabının doğruluğunu partisinin ve kendisinin aldığı oylar arasındaki uçurum gösterdi.
Bu avantajı, yani milletvekillerini ve parti teşkilatlarını seferber etme yeteneği 28 Mayıs’ta çok ciddi ölçülerde azalmış olacak. Şayet ikinci turda seçime katılma oranı düşer ve Erdoğan kaybederse, sonuç bu faktörün eseri olacak.
Muhalefetin ise aynı denklemi kuvvetlendiren bir artısı var: Seçime gerçekte tek kişi giriyor. Oy pusulasına Erdoğan’a “evet” veya “hayır” tercihine göre mühür basan seçmenler sonucu belirleyecek.
Kılıçdaroğlu’nun seçim kazanma ihtimali yok; Erdoğan’ın kaybetme ihtimali söz konusu.
Genel seçmen kitlesi içinde referandumcuların oranı ne kadar? Birinci turda çekildiğini açıklamasına rağmen İnce’nin aldığı dikkate değer oranın yanında Sinan Oğan oyları, bu sefer referandumun evet veya hayır cepheleri olarak karşımıza çıkacak.
28 Mayıs’ta yapılacak ikinci tur oylamanın, daha doğru ifade ile “referandumun” sonucunu seçime katılma oranı ile geçersiz oyların miktarı belirleyecek.
İki haftada değişmesi imkânsız siyasî tercihleri bir kenara koyup, soruyu şu şekilde soralım:
Erdoğan’a “evet” diyenler mi, yoksa “hayır” diyenler mi daha tutkulu?
Yukarıda ifade edilen görüş ve düşünceler yazar(lar)a aittir ve FTP’nin görüş ve düşüncelerini yansıtmamaktadır.