Cumhurbaşkanlığı yarışının ikinci turu için geri sayım devam ediyor. 28 Mayıs pazar günü yapılacak seçimlerin neticesinde uluslararası ilişkilerde de yeni bir denklem ortaya çıkabilir mi?
Cumhur ve Millet ittifakının adayları farklı dış politik vizyonları ile dikkat çekiyor. Rusya’ya dönük yaptırımlara katılmayan ve Shanghay İş Birliği Örgütü (ŞİÖ) gibi Asya merkezli örgütlere katılma istediğini gizlemeyen Cumhurbaşkanı Erdoğan “denge politikası” ile anılırken, Millet İttifakı’nın adayı Kemal Kılıçdaroğlu, Ankara’nın yüzünü daha fazla Batı’ya dönebileceği mesajları vermekte.
Türkiye’deki seçimleri yakından takip eden isimlerden birisi de Çin Zhejiang Uluslararası Çalışmalar Üniversitesi Türkiye Araştırmaları Merkezi Direktörü Profesör Shen Zhixing. Profesör Shen Zhixing ile ilk tur seçim sonuçlarından, ikinci tur senaryolarına ve Türkiye’nin muhtemel dış politikalarına kadar geniş bir yelpazede CRI Türk’ün sorularını yanıtladı.
Türkiye’de 14 Mayıs seçimlerinde ABD, Rusya ve Çin gibi ülkelerin hangi lideri desteklediği çok tartışıldı. Çin seçimler öncesinde herhangi bir adaya yakın durdu mu?
Çin devlet olarak tarafsızdır. Bu işe asla karışmıyor çünkü bizim izlediğimiz ilkelerden biri de başkalarının içişlerine karışmamaktadır. Bu seçimi kim kazanırsa kazansın Türk halkının seçimidir. Bizim umduğumuz Çin-Türkiye dostluğunun korunmasıdır.
Erdoğan, 20 senedir iktidarda. Bu 20 sene içinde Batı ile iş birliği de var, çelişki ve fikir ayrılığı da var. Özellikle Rusya-Ukrayna çatışması ile birlikte
Türkiye, Batı’nın tarafını tutmadı, arabulucu olmak istedi. Batı’nın gözünde Türkiye, gittikçe söz dinlemez biri oldu. Son yıllarda Türkiye’nin ekonomisi de zorluğa girdi, bu da Batı’nın gözünde bir fırsat olabilir. Yani, Türkiye’den yeni bir lider bekleyebilirler. Yeni bir liderin gelmesi ile birlikte yeni bir Türkiye-Batı ilişkisi ortaya çıkabilir.
14 Mayıs seçimlerinden sonra mecliste AK Parti çoğunluğu sağlarken, Cumhurbaşkanlığı yarışının birinci turunu Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan önde kapadı. Milliyetçi partilerin oyları da arttı. Türkiye’de milliyetçiliğin artmasını nasıl yorumluyorsunuz?
Fikrimce bu (milliyetçi yükseliş) terörizm ve mülteci meselesinin getirdiği bir sonuç. Bu iki mesele Türkiye toplumuna istikrar ve istihdam gibi çok sorun getirdi. Milliyetçi partilerin sert tavrı seçmelerin gönlünü aldı, ancak bu tutum yüzünden toplumsal kopukluk ortaya çıkabilir. Türkler ile azınlıklar/göçmenler arasında bir zıtlık yaratılabilir. Buna karşın ırkçılığa varmayacaktır herhalde.
Seçimin ikinci turunda zaferi Erdoğan ya da Kılıçdaroğlu’nın kazanması senaryolarını değerlendirebilir misiniz? Türkiye-Batı ilişkileri nasıl şekillenir?
Türkiye Erdoğan liderliği altında belki daha da bağımsız olacak. Türkiye, uzun süredir AB üyesi olamıyor ve olacak gibi de değil. Dünya da çok kutuplu olmaya devam ediyor. Türkiye de yeni bir kutup olmak için çalışıyor ve Batı kendi içinde çok zor görüş birliği sağlayabilir.
Son zamanlarda Batı, Batı Asya’dan çekilmiş Orta Doğu barış yolunu tutmuştur. Bu yüzden Türkiye, bundan sonra da Batı ile Doğu arasında bir denge tutmaya devam edecek ve dünya işlerinde daha da bağımsız olacak.
Eğer Millet İttifakı iktidara gelirse belki başlangıçta Kılıçdaroğlu, Türkiye Batı’ya dönecek. Türkiye-Rusya ve Türkiye-Çin ilişkileri gerilebilir. Bu durum Türkiye’ye çok zarar getirebilir çünkü Batı, Türkiye’nin istediklerini tam olarak veremez. Türkiye (böylesi bir durumda) çok büyük bedel ödeyebilir. Bunun ardından yine Türkiye bağımsız bir yola gelebilir, çünkü bu en karlısıdır.
Seçimler ardından Türkiye ve Çin ilişkilerinin geleceği merak ediliyor. Gelecekte Türkiye ve Çin arasındaki siyasi ilişkileri nasıl şekillenecek?
Görüyoruz ki son yıllarda Türkiye ve Çin arasındaki siyasi ilişkileri gayet iyi. Liderlerimiz sık sık görüşüyor. Birbirine destek verip, iş birliğini çoğaltıyor. Umarım bu durum devam eder. Sayın Erdoğan, seçimi kazanırsa Türkiye kendi çıkarları için Batı ile Doğu arasında bir denge tutmaya devam eder.
Türkiye-Çin ilişkisi istikrarlı biçimde ilerler. Çin’in dünya üzerindeki etkisi günden güne artıyor ve Türkiye ise AB üyesi olamıyor. Böylece; Türkiye dünya üzerindeki (statüsünü) yerini yükseltmek için de Shanghai İş Birliği Örgütü’ne (ŞİÖ), BRICS organizasyonuna üye olmayı hedeflemişti. Kuşak ve Yol İnisiyatifi ile Orta Koridor projesini uyumlu bir biçimde birbirine bağlamakla Türkiye büyük stratejik kazancı elde edebilecektir.
Kılıçdaroğlu, seçimi kazanırsa ve dediği gibi yaparsa Türkiye başlangıçta Batı’ya dönecek, Xinjiang meselesi de iki ülke arasında çelişkiye yol açar. Böylece iki ülke arasındaki iş birliği zarar görebilir. Ancak daha önce belirttiğim gibi Türkiye, Batı’dan istediğini alamayacağı için yüzünü Doğu’ya çevirebilir.
Kılıçdaroğlu da tarihi İpek Yolu’nu yeniden canlandırmak gibi bir projeyi ileriyi sürmüştü. Çin-Türkiye ilişkileri siyasi anlamda soğukluk, ekonomi alanında sıcaklık yaşanabilir. Türkiye-Çin ticari ilişkilerinde bir sorun yaşanırsa Türkiye ekonomisi daha da kötü bir hal alabilir.
Bu yıl Kuşak ve Yol’un 10. Yıldönümü kutlanıyor. Türkiye de bu Kuşak ve Yol İnisiyatifi’nin doğal ortakları arasında. Buna karşın Türkiye’deki kimi uzmanlar Çin’in Türkiye’deki yatırımlarının arzu edilen düzeyde olmadığını dile getiriyorlar. Bu iddiaları doğru buluyor munuz?
Biliyoruz ki Türkiye-Çin ticari ilişkisinde Türkiye’nin ithalat ve ihracatı arasında büyük bir fark var. Geçen sene toplam 38 milyar 550 milyon dolarlık ticaretinde Türkiye’nin Çin’e ihracatı 452 milyon dolar, ithalatı ise 34 milyar 30 milyon dolar. Türkiye bu açığı Çin’in Türkiye’deki yatırımları ile küçültmek hatta kapatmak istiyor.
Bu bir çıkış yolu olabilir ama fikrimce durumun en kritik nokta şu: İki ülkenin ticarette birbirini tamamlayıcılığı düşük. Yani “benim istediği mallar sende yok ama senin satmak istediğin mallar ise zaten bende de var.”
İkinci olarak, bildiğim kadarıyla çok sayıda Çinli firma veya şirket Türkiye’ye gitmek istiyorlar ancak endişeleri var. Bu firma ya da şirketler Türkiye hakkında pek çok şey bilmiyorlar. “Türkiye emniyetli mi, ticaret kanunlar nelerdir, yatırımlar için kolaylıklar var mı? “ gibi endişeler var. Çin’in Türkiye’deki yatırımları artabilir ancak kısacası Türkiye’nin Çin’de daha çok tanıtılması lazım.”
Bu yazı CRI Turk’ten kısaltılarak alınmıştır.
Yukarıda ifade edilen görüş ve düşünceler yazar(lar)a aittir ve FTP’nin görüş ve düşüncelerini yansıtmamaktadır.