Suriye savaşı ve sonuçları Türkiye’deki seçimlere kesinlikle damgasını vurdu. Örneğin, Kemal Kılıçdaroğlu’nun iki tur arasında milliyetçi oyları göz önünde bulundurarak daha milliyetçi ve yabancı düşmanı bir tonlamaya doğru yaptığı taktiksel kaymayı ele alalım. Sonuç olarak, mültecilere karşı sert muhalefeti ve Türk kimliğini savunma vaadiyle tanınan aşırı sağcı Zafer Partisi’nin kurucusu Ümit Özdağ’ın desteğini almayı başardı.
Türkiye, halihazırda 3,6 milyon kayıtlı Suriyeli mültecinin yanı sıra diğer milletlerden 320.000’e yakın “endişe kaynağı” kişiye ev sahipliği yapıyor. Mülteci ve göçmen karşıtı duygular ekonomik, kültürel ve sosyal nedenlerden dolayı güçlüdür ve göçü siyasi rekabetin ana unsurlarından biri haline getirdi. AKP’nin kendisi bile daha önceki “konuksever” politikalarından uzaklaştı. Geri dönüş konusu siyasi yelpazede ortak bir endişe kaynağı.
Ankara için Suriyeli mültecilerin ülkelerine geri gönderilmesi, 2016’da Suriye’nin kuzeyine yaptığı ilk kara harekatından bu yana bölgede “güvenli” olarak adlandırdığı bir alanın oluşturulmasıyla birlikte ele alınmakta. Türkiye’nin güvenlik ve dış politika “seçkinleri” bu bölgede sadık bir Sünni seçmen kitlesi görmek istiyor.
Başlangıçta Esad’ı devirme politikası izleyen Türk karar vericiler, 2014-2016 yılları arasında vites değiştirerek Demokratik Birlik Partisi (PYD) ve Halk Savunma Birlikleri (YPG) önderliğinde Kürt özerkliğini engellemeye yöneldi.
Bugün, Türkiye destekli Suriye Ulusal Ordusu (SNA), Ankara’nın 2016-2019 yılları arasındaki askeri saldırıları sayesinde Halep vilayetinin kuzeyi ve Afrin ilçesinden Fırat Nehri’nin doğusunda Tel Abyad ve Rasulayn arasındaki bölgeye kadar uzanan toprakları kontrol ediyor.
Türkiye bu bölgelerde güvenlik, sağlık ve eğitim hizmetleri sağlıyor; Türk lirası yaygın olarak kullanılıyor. Türkiye ayrıca Mart 2020’de Türkiye ve Rusya arasında varılan anlaşma uyarınca muhaliflerin elinde kalan tek “çatışmasızlık bölgesi” olan İdlib vilayetinde de askeri varlık bulunduruyor. Bu bölge, yüzde 75’i insani yardıma muhtaç üç ila dört milyon insana ev sahipliği yapmakta.
Türkiye’nin Suriye politikasının sürdürülebilirliği tartışmalı. Ankara 2021 sonlarından 2022 başlarına kadar görünüşte birbiriyle çelişen iki gündemi zorluyor. Bir yandan, Suriye’nin kuzeyine askeri müdahale tehdidinde bulunuyor. Ancak, Ankara, kazanımları pekiştirmek amacıyla üst düzey Kürt yetkilileri hedef alan Türk SİHAsaldırıları tüm bu süre boyunca devam etse de Rusya, İran ve ABD’den gerekli desteği alamadığı için bir kara harekatına girişemedi.
Erdoğan hükümeti aynı zamanda Esad ile de ilişkilerini düzeltmeye çalışıyor. Ankara’nın Esad ile yakınlaşma çabaları bölgesel normalleşme ve ittifak kurma çabalarıyla örtüşmekte. Esad’ın Arap Birliği’ne yeniden kabul edilmesi ve Suudi Arabistan ile İran, Arap devletleri ile İsrail ve Körfez Arap monarşileri arasındaki yakınlaşma, ABD’ye olan güvenin azalmasının desteklediği bölgeselciliğe işaret eden gelişmeler.
Yakınlaşmalarına rağmen Esad ve Erdoğan’ın ciddi anlaşmazlıkları da var. Şam, Ankara’nın askerlerini Suriye’den çekmesini talep ediyor. Kademeli bir çekilme Türkiye’nin güvenlik çevrelerinde de destek bulabilecek olsa da, İdlib’den Türkiye sınırına doğru yeni bir mülteci hareketi tehlikesi ve Suriyeli muhaliflerin Ankara’nın himayesine olan bağımlılığı durumu karmaşıklaştırıyor.
Türkiye için Suriye’den kolay bir çıkış yok. Ankara, Esad ile yürüttüğü müzakerelerde olası yeni bir anlaşmanın İdlib’deki kırılgan dengeyi sarsmamasını, Suriyeli mültecilerin makul bir kısmının Suriye’ye geri dönmesini ve Kürt özerkliğinin engellenmesini hedefliyor.
Erdoğan’ın zafer konuşmasında Türkiye’nin güney sınırındaki güvenlik tehditlerinin iki katına çıkarılmasına yaptığı vurgu, Ankara’nın PKK’ya karşı savaşının sonsuza dek devam edeceği anlamına geliyor.
Erdoğan’ın Demirtaş’ı hapiste tutma kararlılığı, Hür Dava Partisi’nin (HÜDA-PAR) seçimlerden önce Erdoğan’ın Cumhur İttifakı’na katılması ve Türkiye’nin güney sınırını güvenli tutma sözü, Ankara’nın Suriye’deki Kürt özerkliğini durdurma hedefini hafifletmeyeceğinin göstergeleri.
Erdoğan aynı zamanda Suriye’deki “yeniden inşa” çabalarını da desteklemeye çalışıyor. Cumhurbaşkanı, uzun süredir Suriye’nin kuzeybatısını yeniden inşa etmek ve Türkiye’de yaşayan mültecilerin geri dönüşüne hazır hale getirmek için Batılı müttefiklerinin desteğini almaya çalışıyor. Zafer konuşmasında böyle bir yeniden inşa projesini finanse etmek için Katar’a baktığını da ima etti.
Bu durum, ülkenin kuzeybatısının (Halep kırsalı ve İdlib) ekonomik ve siyasi istikrara kavuşturulmasını sadece daha fazla mülteci hareketini önlemek için değil, aynı zamanda Şam’la bölgesel yakınlaşmaya katkıda bulunmak için de hayati önemde gören Avrupa ve ABD’de destek bulabilir.
Bu yazı düşünce kuruluşu FPRI’nin sitesinden, FTP tarafından çevrilerek aktarıldı. Makalede ifade edilen görüş ve düşünceler yazar(lar)a aittir ve FTP’nin görüş ve düşüncelerini yansıtmamaktadır.