Merakla beklenen karar geldi ve Merkez Bankası Para Politikası Kurulu (PPK), politika faizini 26 ay sonra yükseltti. PPK, Merkez Bankası Başkanı Hafize Gaye Erkan başkanlığında bugün yaptığı toplantıda, yüzde 8,5 seviyesindeki politika faizini 650 baz puan arttırarak yüzde 15’e çıkardı.
Türkiye’nin ekonomik krizine çözüm arayışları ve geleceği açısından önem taşıyan karar, çeşitli çevrelerde farklı yorumlara yol açtı. Bağımsız iktisatçılara göre yüzde 15’e yükseltme kararı, bir hayalkırıklığı.
Boston’da Massachusetts Institute of Technology (MIT) öğretim üyesi Prf Daron Acemoğlu, twitter hesabından şu yorumu yaptı:
“Merkez Bankası’nın bugün açıkladığı faiz gerçekten hayal kırıcı. Bir çok insanın da şüphe ettiği gibi rasyonel politikalara dönme hedefinin pek ciddi olmadığını görüyoruz. Niye?
Birincisi, piyasalara bu kadar umut verdikten sonra onların beklediğinin çok altında bir faiz açıklaması ekonomik politik gücün hala cumhurbaşkanı ve çevresindeki insanlar elinde olduğunu ve seçim ekonomisine erkenden geçiş olacağını gösteriyor.
İkincisi, yeni bir faiz politikası olup olmadığı belli değil. Tabii ki birden 15 puanlık bir artış mantıklı olmazdı. Ama buradan nereye gideceği hakkında büyük belirsizlik var ve bu karardan sonra yatırımcıların güvenine ne olacağından emin değilim.
Üçüncüsü ve bence en kötüsü, faiz konusunda bu kadar cesaretsiz davranan bir teknokrat grubu çok daha zor olan yapısal problemlerle nasıl uğraşacak?
Bunların hepsini bir araya koyarsak şu ana kadar söylenen rasyonel politikalara dönüş söyleminin biraz daha vitrinler için ve kısa vadede zaman kazanmak için yapıldığı konusunda olan görüşler kuvvetleniyor.”
Artı Gerçek yazarı, iktisatçı, Prof Eser Karakaş da olumlu bir tablo ile karşı karşıya olunmadığı görüşünde:
“Anlaşılan yeni para politikaları yönetimi yanlışın düzeltilmesini zamana yaymak istiyor ama bu yöntemin en etkin yöntem olup olmadığı önümüzdeki günlerde tartışılacak.
Piyasa faizlerinin, kredi faizlerinin Merkez Bankasının gösterge faizinin çok üzerinde olduğu da biliniyor ve aradaki açık çok büyük. Piyasaların şimdilik beklemede olduğu ama yine de doların, avronun gösterge faizin yüzde 15’e yükseltilmesi üzerine aşağı yönde değil, az da olsa yukarı yönde olduğu anlaşılıyor.
İşin en ilginç yönü Merkez Bankasının elinde yeterli döviz bulunmadığı, rezervleri ekside olduğu için dolara, avroya döviz satarak müdahale olanağı çok azalmış durumda, kamu bankalarının durumu da farklı değil ve piyasa aktörleri bu durumu çok iyi biliyorlar yani Merkez Bankası’nın eli, kolu bir ölçüde bağlı gibi.
Doğru ya da yanlış, faiz artırımının daha mütevazi bir oranda kalmasının piyasalarda bir olumsuz etkisi de olacak, bu etki de Mehmet Şimşek-Hafize Gaye Erkan ikilisinin ellerinin serbest olmadığı algısını piyasa fiyatlayacak ve olumsuz yönde fiyatlayacak çünkü uluslararası piyasalar çok daha yüksek bir artırım bekliyorlardı.
Önümüzdeki dönemde gözler yine faizlerde yani PPK toplantılarında olacak ama bütçe gerçekleşmeleri, cari açık ve enflasyon muhtemelen önümüzdeki ayların temel belirleyicileri olacak. Bu faiz artırımı dış yatırımcının Türkiye’ye para getirmesi için yeterli midir, hiç zannetmiyorum. Çünkü yabancı kaynağın girişi için evet kısa vadede yüksek kur gerekiyor, ama yabancı yatırımcı parayı TL’ye çevirdikten sonra artık kur artışı da istemez ama cari açık, yerel seçimlere yönelik kaçınılmaz genişleyici politikalar bu işi de çok zorlayacak. Önümüzdeki dönemde Türkiye bir açık makroiktisat dersi laboratuvarına dönüşecek.”
_____________
İş dünyasından gelen tepkiler ise, Ekonomim sitesinin aktardığına göre, şöyle:
DEİK Başkanı Nail Olpak:
TCMB Para Politikası Kurulu’nun yüzde 8,5 olan politika faizi oranını yüzde 15’e yükselterek, para politikasında sıkılaştırma yönünde bir adım atmasını ve önümüzdeki dönemde de para politikasının etkinliğini artırmaya yönelik adımların atılacağını açıklamasını önemli buluyoruz. Ayrıca, kararın öncesinde kurulan iletişime paralel alınmasını da öngörülebilirlik adına değerli görüyoruz.
İş dünyası olarak beklentimiz; öngörülebilirlik ana prensibi çerçevesinde, fiyat ve finansal istikrarı sağlamaya yönelik adımlar atılırken, büyümenin de dengelenmesi ve faiz oranlarında hem sadeleşme hem de yakınsamanın sağlanmasıdır.
Politika faizinin, fiyat istikrarı ve finansal istikrara olumlu tesir edecek şekilde artırılmasının, üretim ve büyümedeki muhtemel yan etkilerini minimize etmesini ümit ediyoruz.
Gerek Merkez Bankası gerekse ekonomi yönetiminin uygulayacağı bütüncül politikaların, koordineli ve uyumlu bir şekilde, iletişim ve istişare kanalları açık tutularak, öngörülebilir bir şekilde uygulanması ve güvenin sağlanmasıyla, sorunlarımızın bir süreç dahilinde çözülebileceğine inanıyoruz.
İTO Başkanı Şekib Avdagiç:
Faiz kararı para politikası refleksimizi güçlendirirken, bize göre şimdi önemli olan bankaların kredi süreçlerinin rutinine dönmesi. TCMB’nin politika faizini piyasayı yansıtacak bir seviyeye çıkarma kararını, makul ve normal karşılıyoruz. Bununla birlikte faiz, kur, enflasyon üçlüsü ne kadar önemliyse üretim, istihdam ve ihracat üçlüsü de en az o kadar önemlidir, feragat edemeyiz.
Parasal sıkılaştırma, üretim bantlarını yavaşlatmamalı. Politika faizi seviyesi, üretim ve ticarete yönelik bir dizi tedbirle desteklenmeli. Merkez Bankası’nın stratejik yatırımları destekleme mesajını da değerli buluyoruz. İnanıyoruz ki ortaya konulacak öngörülebilir, kolay anlaşılır ve eşgüdümlü bir politika seti, reel sektörün de önünü açacaktır.
İSO Başkanı Erdal Bahçıvan:
Sanayiciler olarak çok önemsediğimiz finansal istikrar, zorlu küresel ekonomik ortamda biz sanayicilere yatırım ve üretimde öngörüde bulunma imkanını veren en değerli konudur.
Bu nedenle bugün Merkez Bankamız tarafından alınmış olan faiz artırım kararını, Türkiye ekonomisinin önündeki birçok fırsatları tamamlayıcı unsur olarak gördüğümüz finansal istikrarın oluşmasına ve istikrarlı bir şekilde sürdürülmesine dönük atılmış bir adım olarak görüyoruz.
Merkez Bankamızın bugünkü kararını, ülkemizin en acil ekonomik sorunu haline gelen enflasyonla mücadelenin de kararlılıkla sürdürüleceğine yönelik verilen bir mesaj olarak değerlendiriyor ve değerli buluyoruz.
MÜSİAD Başkanı Mahmut Asmalı:
MÜSİAD olarak; ülkemizin orta ve uzun vadeli mali yükümlülükleri göz önünde bulundurulduğunda, TCMB’nin bugün almış olduğu faiz kararının, fiyat istikrarının sağlanmasında oldukça kritik bir rol oynayacağına inanıyoruz. Bununla birlikte politika faizinin, fiyat istikrarının sağlanmasında tek çözüm olmadığı gerçeği de unutulmamalıdır.
Enflasyonla mücadelede topyekûn bir politika uygulanması ve para politikasını tamamlayıcı diğer unsurların da hızlı bir şekilde hayata geçirilmesi, piyasaların iştahını ve motivasyonunu artıracaktır. İlaveten; politika faizinin seviyesi kadar, para politikasının öngörülebilir ve tutarlı olması da oldukça önemlidir.
Bu noktada başta Hazine ve Maliye Bakanımız Sayın Mehmet Şimşek olmak üzere tüm yeni ekonomi yönetiminin, piyasalarla kurmuş oldukları doğru ve sağlıklı iletişim yöntemi, iş dünyası adına oldukça sevindirici ve güven verici olmuştur. MÜSİAD olarak; ekonomi politikalarında planlı ve koordineli biçimde hareket edilen bu dönemde, Türkiye’nin uzun vadeli hedeflerine daha kararlı ve sağlam adımlarla yürüdüğüne yürekten inanıyoruz.
ATO Başkanı Gürsel Baran:
Merkez Bankası Para Politikası Kurulu’nun politika faizine ilişkin kararı finansal istikrarı sağlama yolunda atılmış bir adımdır. Küresel ekonominin çeşitli sancılardan geçtiği, savaş ve salgının etkilerinin devam ettiği ve Yeşil Mutabakat nedeniyle bir dizi dönüşüme hazırlanmamız gereken süreçte, ekonomik istikrarın sağlanması ve büyümenin devamı çok önemli.
Bu süreçte yapısal reformların hayata geçirilmesi ve yatırım ortamının korunması amacıyla reel sektörün desteklenmesi gerektiği kanaatindeyiz. Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan liderliğinde Hazine ve Maliye Bakanımız Mehmet Şimşek’in yönetiminde atılacak adımlarla, ülkemizin faiz ve enflasyon kıskacından ilanihaye kurtulacağına ve üretim, istihdam ve ihracata dayalı büyümenin devamının sağlanacağına inanıyoruz. Genç ve dinamik nüfusumuz, gelişmeye açık üretim yapımız ve ihracat hevesimizle Türkiye ekonomisinin geleceğine güvenimiz tamdır.
ASKON Başkanı Orhan Aydın:
Seçimlerden sonra yeni ekonomi kabinesi ile birlikte faiz artış sinyalleri günler öncesinden verilerek, gerek vatandaş nezdinde ve gerekse piyasalar bu artışa hazır hale getirilmişti. Bu yönde beklenti oluşmuş, faizlerin ne kadar artacağına yönelik tahminler yapılır olmuştu. 6.5 baz puan artış ile yuzde 15’e çıkartılmasina yönelik alınan bu karar ile beklentinin gerçekleşmiş olduğunu gördük.
Merkez Bankası’nın açıklamış olduğu kararı ASKON olarak enflasyonu baskılama ve yabancı sermayenin ülkemize çekilmesine yönelik hamlelerden biri olarak değerlendiriyoruz. Faiz artışları kısa vadeli geçici çözümlere yönelik hamledir.
Faiz artışı geçmişte olduğu gibi ülke ekonomimize katma değer açısından bir artı getirmeyecektir. Nitekim gelişmiş ülkelerde faiz oranlarını çift hanelerde görmemekteyiz. Ülkemizde bu oran zaten yüksek seviyede idi. Emekçiden alan bu sistem üretimde durgunluğa, özellikle özel sektörde yatırımın ve istihdam artışının yavaşlamasına vesile olabilecektir.
Ve yine hazineye ve bankalara da yükü olacaktır. Enflasyonun yüksek seyirlerde olduğu bu atmosferde bu politikanın geçici olmasını umuyor, ülke ekonomimize patinaj yaptıracak bu politikaların yerine kalıcı, sürdürülebilir, nitelikli, katma değerli projelere odaklanarak alın terinin öncelenmesi gerektiğini düşünüyoruz.
Ha keza bu bağlamda faiz artırmadan da yapılacak reformlar ile güven ekonomisinin tesisi, öngörülebilirlik ve alın terinin finansa erişiminin sağlandığı bir ortamında gerçekleştirilebileceği kanaati içerisindeyiz.
TÜGİAD Başkanı Gürkan Yıldırım:
Her ne kadar söz konusu faiz artışı piyasa beklentilerinin altında bir oranda olsa da Merkez Bankası’nın faiz artışı yaparak piyasalara verdiği sinyal etkisinin oldukça önemli olduğunu düşünüyoruz.
Ayrıca karar metninde vurgulanan “parasal sıkılaştırma sürecinin başlaması” şeklindeki ifadeden önümüzdeki aylarda faiz artışlarının devam edeceğine ilişkin verilen mesajın da piyasalar üzerinde olumlu etkisi olacağını değerlendiriyoruz.
İş dünyası olarak bir an önce bir yandan fiyat istikrarı ve finansal istikrarın tesisi diğer yandan da bankacılık sektörüne yönelik uygulanan regülasyonlar neticesinde durma noktasına gelen kredi kanalının yeniden açılması konusunun önemini bir kere daha vurgulamak istiyoruz.
Önümüzdeki dönemde istihdam, üretim, yatırım ve nihayet ihracatta ihtiyaç duyulan finansmana erişimin sağlanabilmesi için de gerekli adımların vakit geçmeden atılması işletmelerimiz açısından hayati önem taşımaktadır. Bankalarla olan ilişkilerimizde bizlere zorlayan regülasyonların sadeleştirilmesi konusu en az finansmana erişim ve finansman maliyeti kadar önemli bir konudur.