Dün sonuçlanan Voleybol Uluslar Ligi’nde (VNL) kadın voleybol takımımız şampiyon oldu. Bu şampiyonluktan sonra şampiyona öncesinde dünya sıralamasında dördüncü sırada olan takımımız birinci sıraya yükseldi.
Bu başarı bir defaya özgü bir başarı değil, kadın oyuncularımız yıllardır bütün kategorilerde hep üst düzey başarılar elde etmişlerdi. 2021 yılında yapılan Tokyo olimpiyatlarını beşinci olarak bitirmişler, bir önceki Uluslar Ligini üçüncü bitirerek bronz madalya almışlardı.
Defalarca katılma başarısı gösterdikleri Avrupa şampiyonasında 2003 ve 2019 yıllarında ikinci olarak gümüş madalya, World Grand Prix’de 2012 yılında üçüncü olarak bronz madalya kazanmışlardı. Kızlarımız, 20 Yaş Altı Genç Kızlar Voleybol Avrupa Şampiyonalarında iki kez altın, üç kez de bronz madalya sahibi olmuşlardı.
Kadın voleybol takımlarımızın kulüpler düzeyindeki başarıları da olağanüstü. Avrupa CEV Kadınlar Şampiyonlar Ligi şampiyonluklarını Vakıfbank altı kez, Fenerbahçe ve Eczacıbaşı birer kez kazandılar. Avrupa’nın ikinci kupasını da (CEV Cup) Eczacıbaşı iki, Vakıfbank (Güneş Sigorta) ve Fenerbahçe birer kez kazandı. Avrupa’nın üçüncü kupasını Bursa Büyükşehir Belediyespor iki kez, Vakıfbank (Güneş Sigorta) ve Yeşilyurt birer kez kazandılar.
Kıta şampiyonlarının bir araya geldiği Dünya Kadınlar Kulüplerarası Şampiyonluk Kupasında Türk takımlarının başarısı da gerçekten müthiş. Dünyanın bu en önemli kupasını Vakıfbank dört kez, Eczacıbaşı iki kez ve Fenerbahçe bir kez kazanarak altın madalya aldı.
Bu altın madalyaların yanı sıra Vakıfbank’ın bir gümüş iki bronz, Eczacıbaşı’nın iki gümüş, iki bronz, Fenerbahçe’nin bir bronz madalyası bulunuyor.
Kulüp takımlarının başarıları, iyi transferlere, yerli ve yabancı oyuncuların doğru biçimde bir araya getirilmesine, iyi antrenörlere ve tabii çok çalışmaya bağlı. Türkiye kadın voleybol ligi dünyanın en iyi ligi olarak kabul edildiği için dünyanın en iyi antrenörleri ve oyuncuları buraya gelip burada oynamayı hedefliyor. Öyle olunca da başarı geliyor.
Her başarıda olduğu gibi buradaki başarının ardındaki sır da bilime, liyakate saygı gösterilmesi ve siyasetin karışmaması. Yıllardır Voleybol Federasyonu bu işe gerçekten gönül vermiş siyasetle fazla içli dışlı olmayan kişilerce yönetiliyor. Bu kişiler bilime saygı duyuyorlar ve işi ehline teslim ediyorlar.
Yıllardır Türk milli takımını Vakıfbank’ın antrenörü Giovanni Guidetti ve ekibi yönetti. Guidetti çok önemli bir antrenör, Türk kadın voleyboluna inanılmaz katkı verdi. Birçok oyuncuyu hen Vakıfbank’a hem de milli takıma kazandırdı.
Bu yıl Guidetti’nin yerine Conegliano (İtalya) takımının başarılı antrenörü Daniele Santarelli getirildi.
Bir önemli gelişme daha oldu: Fenerbahçe’nin pasör çaprazı Melissa Vargas Türk vatandaşlığına geçtiği içim milli takımda oynamaya başladı. Santarelli ile birlikte takımın oyun anlayışı değişmeye ve takım gerçekten takım olmaya başladı. Guidetti çok iyi bir antrenör olsa da bazen bu tür değişiklikler yeni bir anlayış, yeni bir bakış açısı getirmek açısından iyidir.
Bu kez de öyle oldu. Takım da Santarelli’yi sevdi ve benimsedi. Santarelli ayrıca önceki dönemde milli takıma bile çağrılmaz olan Gizem Örge’yi yeniden takıma aldı ve Gizem müthiş katkı verdi.
Vargas’ın gelişi de takıma düzey atlattı. Vargas an itibarıyla dünyanın en iyi pasör çaprazı. Her maçta takıma olağanüstü katkı veriyor.
Sadece iki isme değinmek haksızlık olacak. Çünkü takımdaki bütün oyucular, Eda Erdem Dündar, Zehra Güneş, Ebrar Karakurt, İlkin Aydın, Elif Şahin, Cansu Özbay, Derya Cebecioğlu, Aslı Kalaç, Ayçin Akyol, Saliha Şahin, Simge Aköz, Hande Baladın, Meliha İsmailoğlu ve son maçlarda oynamayan ama takıma önceki maçlarda katkı yapan diğer bütün oyuncular çok değerli. Hepsi günlerce gecelerce çalışarak, ter dökerek milli formaya katkı yaptılar.
Özetle söylemek gerekirse yıllardır fedarsyona siyasetin girmemesi, bilime uygun davranılması, liyakatin öne çıkarılmasıyla öteden beri başarılı olan kadın milli takımımız bu şampiyonluk ve dünya sıralamasında birinci sıraya çıkarak başarıyı taçlandırdı.
Bu şampiyonluk ABD’nin, Almanya’nın, İtalya’nın, Sırbistan’ın ya da başka ülkelerin kadın takımlarının şampiyonluğundan çok daha değerli çok daha önemlidir. Çünkü Türkiye’de kız çocuklarının bu tür işlere girişmesi pek kolay değil. Almanya’da ya da İtalya’da kız çocuklarının spora, voleybola, basketbola, atletizme gitmesinin önünde hemen hiçbir engel yokken bizde bir sürü engel var.
Her şeyden önce kız çocuklarının spor yapmasının, hele de bu kıyafetlerle spor yapmasının günah olduğunu savunan ve toplumun bir bölümünü ikna etmeyi başaran insanlar var. O nedenle Almanya’da, İtalya’da, ABD’de kız çocukların çoğunun özgürce bu işlere girme olasılığı varken bizde az sayıda kız çocuğu bu işlere girebiliyor.
Bir başka ifadeyle bizim voleybolcu havuzumuz çok daha kısıtlı. İşte o nedenle bu kızların başarısı diğer ülkelerin kızlarının başarısından kat kat daha değerli.
Cumhuriyetin, aydınlanma, eşitlik, uygarlık, sekülerlik, çağdaşlık ve özgürlük gibi projeler bütünü olduğunu ve bu projelerin en önemlisinin kadınları erkeklerle eşit düzeye getirme projesi olduğunu söyleyebilirim.
Kadınlarımız, pek çok alanda olduğu gibi voleybolda da Atatürk’ün kendilerine sağladığı bu olanağın hakkını sonuna kadar verdiler. Bundan böyle de vermeye devam edeceklerine inanıyorum.
Bu yazı Mahfi Eğilmez’in blogundan alınmıştır.
Makalede ifade edilen görüş ve düşünceler yazar(lar)a aittir ve FTP’nin görüş ve düşüncelerini yansıtmamaktadır.