‘NATO üyesi hiçbir ülke Türkiye’ye iyi niyetle bakmıyor. 31 müttefik ülke illallah noktasına geldi. Bu durum Türkiye’nin imajında çok büyük tahribat yarattı.
Türkiye’nin AB’den destek isteğinin hiçbir şekilde karşılanmayacağını düşünüyorum. Türkiye’nin AB macerası bitmiş tükenmiş durumda.’
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Litvanya’daki NATO Zirvesi öncesi ABD Başkanı Joe Biden’la yaptığı telefon görüşmesi sonrası İsveç’in üyelik şartı için AB çıkışında bulunmasına yönelik tartışmalar devam ediyor. Vilnius’taki NATO Zirvesi’nde ise Erdoğan’ın İsveç’in üyeliğini Meclis’e havale edeceği yönünde yaptığı açıklama ve Türkiye-ABD arasında yaşanan F-16 pazarlığı, son olarak da Rusya’nın Tahıl Koridoru’ndan çekilmesi dış politikada yeni bir karmaşıklığı ortaya koyuyor.
ABD’de bulunan Demokrasileri Savunma Platformu (FDD) Türkiye Direktörü Sinan Ciddi, NATO Zirvesi’nde ortaya çıkan tabloyu, ABD-Türkiye ilişkileri ekseninde değerlendirdi.
Litvanya’daki Vilnius NATO Zirvesi sonrası ABD,Türkiye, NATO, AB ve İsveç açısından durum ne? Kazanım nerede?
Buna nereden baktığınız önemli, Erdoğan hem kendisi için hem Türkiye için kazandı. Aynı zamanda kendisi ve Türkiye için kaybetti. Kaybettiği kısmına bakarsak Türkiye’nin imajı cumhuriyet tarihi boyunca bu kadar zarara uğratılmadı. Vilnius Zirvesi sonrasında bir bildirge açıklandı. Türkiye rezervleri kaldırdı, İsveç’in NATO’ya ekleneceğine dair talimatları Meclis’e iletip, bu ne zaman olacak başarıyla biteceği yönünde. Ancak NATO üyesi hiçbir ülke Türkiye’ye iyi niyetle bakmıyor. 31 müttefik ülke illallah noktasına geldi. Bu durum Türkiye’nin imajında çok büyük tahribat yarattı.
Türkiye’nin Avrupa Birliği’nden destek isteğinin hiçbir şekilde karşılanmayacağını düşünüyorum. Türkiye’nin AB macerası bitmiş tükenmiş durumda. AB’nin bugüne kadar bu süreci bitirmediğine şükretmeliyiz. AB’nin bu konuda bir birliği yok, olsaydı Türkiye’nin AB macerası çoktan biterdi.
Şöyle bir denklem var ortada: İsveç, TBMM’den bir onay bekliyor. Türkiye, ABD’den Kongre’den F-16’larla ilgili somut bir adım bekliyor. ABD de Türkiye’den Meclis’ten onay çıkmasını bekliyor. Bu denklem bize ne anlatıyor?
Burada bir dans var. Erdoğan, Kongre’den somut onay alana kadar bu hamleyi gerçekleştirmek istemez. Bu kozu elinde tutmak istiyor. ‘Sen önce Kongre’den F-16’ları alacağıma dair onay çıkar, ben daha sonra Meclis’e talimat vereceğim, İsveç’in üyeliğini onaylatacağım.’ Vilnius Zirvesi’nden çıkan sonuç şuydu: Erdoğan onay verdi, bitti bu iş. Ama ertesi gün Erdoğan dedi ki: ‘Bunu ben Meclis’e sevk edeceğim ama meclis şu an tatilde, Ekim’e kadar yok. Bakarız.’ Erdoğan istese Meclis’i hemen toparlardı. Bunlar işin teferruatı. Konuya kuş bakışı bakarsak, Türkiye, ABD’nin müttefiki. Silah satın alma konusunda hiç bu aşamalara kadar gelinmemişti. Şu anda o kadar kilitlenmiş bir durumda ki. Kongre’de muazzam bir isteksizlik ve hayal kırıklığı var. At pazarlığına döndü durum.
O hava halen devam ediyor yani… Senato Dış İlişkiler Komisyonu Başkanı Bob Menendez’in fikrinin değiştirilmesi için üzerinde baskı kurulduğu gibi söylentiler var. Menendez’in tavrı devam ediyor mu?
Onu şu an bilmiyoruz. Menendez’in üzerinde muazzam bir baskı var. Ama bu tek taraflı değil. Biden tarafından bunun yapılması için bir baskı var. Ama ABD’nin lobi baskıları da başka. Muazzam bir Kıbrıs, Yunan, Rum baskısı var. Menendez’in senatoda en büyük destekçileri de bunlar. O yüzden kolay değil. ABD Dışişleri Bakanlığı ve Savunma Bakanlığı’nın da Türkiye’ye karşı muazzam bir hayal kırıklığı var. Bu bürokrasi içerisinde kimse Türkiye’ye arka çıkmıyor.
Bu durumda ‘Vilnius Zirvesi’ni ABD iyi yönetemedi’ sonucunu mu çıkarmak gerekiyor?
Artık ambale oldular desek yanlış olmaz. Biden’ın Türkiye takımının ‘F-16’ları garanti verirseniz Erdoğan şunları yapacak’ demesine rağmen yine bir hayal kırıklığına uğranıyor. Yine Erdoğan kalkıp diyor ki ‘siz bana F-16’yı verene kadar böyle bir şey olmayacak’. Bunun ne zaman çözüleceği de bilinmiyor. Belli çevrelerde şöyle bir inanış var: İsveç NATO’ya katılabilirse, Türkiye bunun onayını verirse muazzam bir açılım. Türkiye, Batı’ya dönüyor mu? Bu çok manasız bir tartışma olmaya başladı. Bu bir açılım değil. Minimum düzeyde yapılması gereken bir onay. NATO üyesi olmanın verdiği bir görev bu. Büyük bir açılım şu aşamadan sonra şöyle olur: ‘S-400 füzelerini alarak yanlış yaptım, Ukrayna’ya veriyorum, üçüncü bir ülkeye veriyorum, Batı ile ilişkilerimi düzelteceğim, AB sürecine dönmek için demokrasiye dönüş yapacağım ve şöyle yapacağım’ derse, bu muazzam bir açılım olur. ‘Güvenlik kaygılarım var’ demek büyük bir yalan. Bu durum NATO müttefikliğini rehin almak demek. Zaten tüm üyeler de bunu söylüyor: Türkiye, NATO’yu rehin aldı.
Denklemin bir boyutunda da Türkiye-Yunanistan ilişkileri var. İkili görüşme ardından sanki bir bahar havası söz konusu. Kuzey Kıbrıs’ta yapılan açıklamalar Türkiye’nin politikasında bir değişiklik olduğunu göstermiyor. Yunanistan cesur ajanda gibi bir kavram ortaya atmış durumda. Bu kördüğüm içerisinde ABD-Türkiye ilişkilerinde olumlu bir rüzgar eseceğine dair bir beklenti var mı?
Bu, iki noktaya bakar. Birinci nokta, Türkiye’nin ABD’den F-16’ları alması için belli başlı koşulları yerine getirmesi gerekiyor. Bir tanesi İsveç’in onaylanması. Öbür taraftan Yunan ve Rum lobisinin ABD’deki baskısı, Türkiye’nin hava sahası ihlallerini sona erdirmesi yönünde. Doğu Akdeniz’deki rezerv araştırmalarına Türkiye’nin saygı göstermesi istemi var. Bunlar gerçekleşmeden, hatta 2019-2021 arasındaki bu kaygı verici, rövanşist davranışlara başlarsa Türkiye tarafı, Menendez’in eli daha da zorlaşacak. Yani bu bahar havasının arka planında Erdoğan’ın günü geçiştirme isteği olduğunu düşünüyorum.
Bir başka konu zirve öncesi Ukrayna lideri Zelensky, Erdoğan’ı ziyareti, Erdoğan’ın da Ukrayna’nın NATO üyeliğini destekleyen açıklamalar yapması ve Azov komutanlarını Ukrayna’ya teslim etmesi sonrası tahmin edileceği gibi Tahıl Koridoru anlaşması sona erdi… Rusya, Tahıl Koridoru’na blokaj koydu ve anlaşmayı uzatmayacağını açıkladı. Erdoğan’ın Azov hamlesi NATO tarafından bilinen bir hamle miydi? Bu Erdoğan’ın yeni bir diplomasi biçimi mi?
Erdoğan için muazzam bir diplomasi başarısı diyebiliriz. Azov komutanları dışında Ukrayna’nın NATO’ya üyelik desteği vermesi çok başarılı bir hamle. Geçtiğimiz yıldan beri Türkiye’nin NATO genişlemesine engel olduğu, Rusya’ya çok yakınlaştığı fikri hakimdi. Bu haksız değildi. Ama Erdoğan bu son çıkışıyla bu görüşü tersine çevirdi. Erdoğan bütün eleştirel sesleri bir anda işlevsiz kıldı. Tahıl Koridoru da çok önemli. Türkiye’nin bu anlaşma için elinden geleni yapacağını biliyorum. Ama Putin için başka bir denklem var. Batı’ya karşı çok büyük bir yumruk attı. Zaten askeri olarak yok olmuş durumda. Putin’in zayıfladığını görüyoruz. Erdoğan da bunu gördü. Bunun üzerine Ukrayna ile ilgili NATO hamlesini yaptı. Ancak Putin’in şöyle bir kazanımı var. Gıda fiyatlarında bir yükseliş olursa ABD enflasyonu dizginlemekte zorlanır. Bu, Biden yönetimini zayıflatır. Batı da Rusya’nın Tahıl Koridoru’ndan çekilmesine hazırlıklı değildi.