Haberlerle gerçek olaylar arasındaki uyumsuzluk bazen gerçekten dikkat çekici olabiliyor. Geçtiğimiz günlerde ABD Temsilciler Meclisi, bir kısım medya ve siyasi partilerin bazı Yunan adalarında ABD üslerinin kurulacağına dair sinyal olarak yorumladığı bir yasa değişikliğini kabul etti.
Ancak bu yorum doğru değil, zira böyle bir hamle Türkiye’yi üzmekten kaçınmayı amaçlayan “Amerikan derin devleti”nin muhalefetiyle karşılaşıyor.
Arka plan ile başlayalım. 2021 yılında Yunanistan ve ABD karşılıklı savunma işbirliği anlaşmalarını yenilemek için müzakerelere başlamıştı.
Atina’nın iki ana hedefi vardı: Birincisi, Türk-Yunan ilişkileri için “hassas” kabul edilen bölgelere Amerikan üslerini dahil etmek, ikincisi ise Washington’un Doğu Akdeniz’de istikrarı sağlama taahhüdüne dair güvence almak.
Yeni üsler için iki yer düşünülüyordu: Kuzey Yunanistan’daki Alexandroupoli (Dedeağaç) ve Sporades adaları (Şeytan Adaları) kompleksindeki Skyros (İskiri). O dönemdeki raporlar ABD’nin Atina Büyükelçiliği’nin her iki bölgeyi de içeren bir plan önerdiğini gösteriyordu.
Ancak Skyros üssü önerisi, Türkiye’nin olası tepkisine ilişkin endişeler nedeniyle ABD Başkanlık Ulusal Güvenlik Konseyi, Dışişleri Bakanlığı ve Pentagon tarafından reddedildi. Dedeağaç için bile itirazlar dile getirildi.
Bu tartışmaların Rusya’nın Ukrayna’yı işgalinden önce gerçekleştiğini belirtmek gerek. Dedeağaç’ın üs listesine dahil edilmesine verilen onay, buradaki Amerikan varlığının “gizli olması” şartına bağlanmıştı. Sonuç olarak pek çok Amerikalı siyasetçi ve yetkili buraya yaptıkları ziyaretleri “özel” olarak tanımlama eğiliminde.
Yunan diplomatlar anlaşmanın imzalanmasına itiraz ederek yeterince taviz verilmediğini savundular. Ancak Başbakan Kyriakos Mitsotakis ve dönemin Dışişleri Bakanı Nikos Dendias, Dedeağaç’taki Amerikan varlığının stratejik bir öneme ve sembolizme sahip olduğuna inanarak ilerlemekte ısrar etti. Ankara’dan daha sonra gelen tepkiler ve bölgedeki gelişmeler de bu tutumlarını haklı çıkardı.
Garantiler konusunda ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken’in mektubu ise, 1970’lerde eski Dışişleri Bakanı Henry Kissinger ile Yunan mevkidaşı Dimitris Bitsios arasında geçen ve Yunan-Amerikan ilişkilerinde büyük önem taşıyan meşhur görüş alışverişinin gerisinde kaldı.
Peki bu değişiklik ne anlama geliyor? “Türkiye’yi üzecek hiçbir şey yapmama” doktrinini benimseyen Amerikan derin devleti ile sürekli bir “gerilla savaşı” yürüten Yunan-Amerikan lobisinin temsilcileri bu değişikliğin hazırlanmasında yer aldılar.
Değişikliğin amacı iki yönlü: (a) Kongre üyelerine Girit ve Dedeağaç’taki Souda üssünün önemini anlatan kapsamlı bir rapor sunarak Kongre’yi Yunanistan’a önemli miktarda kullanılmış askeri teçhizat satışını onaylamaya ikna etmek, ve (b) ilgili kurumları Yunan adalarında yeni üsler kurulması konusunu ele almaya teşvik etmek.
Değişikliğin ardında yatan esas hikâye bu. Yani, Washington’da hiç kimse herhangi bir adada üs kurmak için acil planlar yapmıyor. Diğer tüm spekülasyonlar da büyük ölçüde “Ağustos ayındayız, biraz gürültü çıkaralım” kategorisine giriyor.
Bu yazı Ekathimerini‘den alınmıştır.
Makalede ifade edilen görüş ve düşünceler yazar(lar)a aittir ve FTP’nin görüş ve düşüncelerini yansıtmamaktadır.
Alexis Papahelas, Atina’da yayınlanan Kathimerini gazetesinin Genel Yayın Yönetmeni.