Ekrem İmamoğlu yeniden İstanbul Büyükşehir Belediye başkanlığına aday olduğunu açıkladı. Bu açıklama CHP’de değişim tartışmalarının olduğu bir süreçte kritik anlamlar içeriyor. İmamoğlu’nun adaylık açıklaması ne anlama geliyor? İmamoğlu’nun önündeki engeller ne? İstanbul kazanılabilecek mi, kaybedilirse ne olur?
Hepsini gazeteci Yavuz Baydar yanıtladı.
İmamoğlu, CHP’de değişim çağrıları yapan isimlerin başında geliyor. İmamoğlu’nun bugün yaptığı adaylık açıklaması ne anlama geliyor, bu partiler üstü bir adaylık açıklaması mı, ilk bakışta nasıl okumalıyız?
İmamoğlu fiili olarak adaylığını ilan ediyor. Bizim kapalı kapılar ardında konuşulanlardan bildiğimiz kadarıyla CHP genel başkanlığı iddiasından şimdilik yerel seçim sonrasına kadar vazgeçmiş görünüyor. Ama belli ki ortada varılmış olan bir zımni anlaşma var.
Bu zımni anlaşma neydi?
28 Mayıs’ta yaşanan şok ardından muhalefette önce bir sessizlik, ana muhalefet seçmeninde ısınan süt gibi kabaran bir hayal kırıklığı ve daha sonra öfkeye dönüşen bir ruh hali söz konusuydu. Kılıçdaroğlu’nun bu öfkeyi yönetemediği, aslında seçim sürecinde taşravari bir at pazarlığına giriştiği, cumhurbaşkanı seçilmek için hiçbir kırmızı çizgi tanımadığı ortaya çıktı. Kılıçdaroğlu’nun seçimden bu kadar uzun süre geçmesine rağmen aslında istifa etmeyeceği, görevden çekilmeyeceği, ne kadar çok konuştuysa giderek daha fazla hata yapan, bir dediği bir dediğini tutmayan seçmen nezdinde netleşmişti.
Bu arada seçim kampanyası boyunca halka en çok hitap eden, seçmene en çok dokunan siyasi figürün İmamoğlu olduğunu gördük. Özellikle Erzurum sahneleri halen akıllarda. Seçim sonrasının bütün tozu dumanı kalktıkça talepler de artmaya başladı. CHP eksenindeki tartışmalar da yoğunlaşmaya başladı. İmamoğlu da bir şekilde partideki değişimin öncülüğünü yapmak istiyor. Bastırdı, aralarında çeşitli görüşmeler oldu.Kılıçdaroğlu’nun Baykal’dan aldığı mirası devam ettirdiği de netleşti. Kurultay tarihi de net değil ama öncesinde birtakım delege oyunlarıyla kendi pozisyonunu konsolide etmeye çalıştığı netleşti.
Kılıçdaroğlu çok zorlanırsa mutemet bir lider olarak Özgür Özel’i bir geçiş süreci lideri olarak önermiş ve aralarında bir mutabakat sağlanmış. Dolayısıyla herkes belli pozisyonlarda duruyor. İmamoğlu bugünkü açıklamasıyla bir adım daha atmış oldu. İstanbul Büyükşehir Belediye seçimleri için kendi adaylığını fiilen ilan etmiş oldu. Özgür Özel taç çizgisinin öteki tarafında beklemeye devam ediyor. Parti içi kazan kaynamaya devam ediyor. Kılıçdaroğlu bir şekilde zaman kazanmaya çalışarak kendi pozisyonunu güçlendiriyor. Ama o zımni anlaşmanın işlediğini görüyoruz artık. İmamoğlu genel başkanlığı zorlamayacak artık.
İmamoğlu’nun tepesinde üç Demokles kılıcı sallanıyor. İki ya da üç ciddi dava var hakkında. İmamoğlu şunu görmüş olabilir: Ben adaylığımı yeniden İstanbul için koyarsam siyaset yasağı üstüme gelebilir. Siyaseten tamamen felç olabilirim. Ama burada bir açmaz var. Bir yandan bunu biliyor. Bir yandan da siyaseten çok iddialı. Bunu gördü, vazgeçemiyor da. Bu ikilem arasında kaldı. Eğer Kılıçdaroğlu genel başkanlığın kapısını ona açmış olsaydı, başka bir alanda bulacaktı kendisini. O zaman İBB adaylığı için farklı bir kişi gündeme gelecekti. Ama siyaseten orta ve uzun vadede İmamoğlu’nun önü açılmış olacaktı. Genel başkanlık üzerinden gençleştirilmiş bir liderlikle ilerleyecekti. Rejim açısından da genel başkanlığı seçmiş biri hakkında siyaset yasağı koymak o kadar kolay olmayabilirdi.
İmamoğlu açısından riskli bir siyaset yolculuğu başlangıcı mı oluyor bu durumda?
Hem de nasıl. Şu anda çok dik bir yokuşun başında. Çok büyük zorluklarla karşı karşıya. Bir nevi mucize arayışı bu. Parti mensupları umudunu koruyor olsa da at bir kez daha Üsküdar’ı geçmiş durumda.
Parlamento özellikle ilerideki pazarlıkları açısından, başta Anayas olmak üzere lehinde. Giderek daha fazla sağ milliyetçiliğe ve İslami öğelere kaydı. Dolayısıyla Erdoğan’ı rahatlatan bir durum söz konusu. İmamoğlu açısından engelli bir koşu gibi. Önünde dört engel var benim gördüğüm.
Nedir bu engeller?
Öncelikle Kılıçdaroğlu. Taşra siyasetindeymiş gibi hareket eden, cumhurbaşkanı olmak için 39 sandalyeyi sağ partilere dağıtan bir lider. Kılıçdaroğlu ile ilgili yerel seçimlerden önce bir kurultay yaşanırsa bir hesaplaşma olabilir. Ama Kılıçdaroğlu duvar gibi duruyor. Şimdi CHP lideri olarak devam etmek istiyor.
Bir diğer engel de İmamoğlu’nu İBB adaylığına iten neden, parti içerisinde İmamoğlu’nu destekleyen yeteri kadar istekçi unsur olmaması. Bunu kendisi de biliyor. Yoksa kurultaya çok kolay giderdi.
İmamoğlu açısından önemli bir açmaz ise CHP’nin ölüp biten bir parti olması. Aslında bunca seçimden yenilgiyle çıkan CHP’nin bitme noktasına gelmiş olduğu gerçeği. CHP elbette yok olmaz ama giderek daha fazla marjinalleşmeye mahkum bir partidir. Bu partinin içindeki unsurların çoğunun ikbal peşinde koşan kişiler olduğu anlaşılıyor. Böyle bir durumla da karşı karşıya İmamoğlu. İmamoğlu, İstanbul’dan zaferle çıkarsa parti içinde artan bir destekle karşılaşacağını düşünüyor.
Peki seçimleri kazanabilecek mi? Yaptığı açıklamada “İstanbul ittifakını kurmaya geliyorum” diyor. Muhalefetin seçimleri kaybetmesi sonrası hem İYİ Parti’de hem de HDP’de yerel seçimler için kendi adaylarını çıkarmaları yönünde tartışmalar yürütülüyor. Bu durumda İmamoğlu’nun bugün yaptığı açıklama bağımsız bir adaylık açıklaması mı ve bu açıklama diğer partileri yerel seçimler açısından nasıl bir stratejiye yönlendirecek?
Bu en önemli sorulardan bir tanesi. Seçimlere daha çok var. Türkiye ölçülerine göre pilav daha çok su kaldırır ama bugünkü konuşmalardan ittifak olmadan İstanbul’u kazanamayacağını biliyor. Muhalefet bloğunun durumu değişmiş değil. İmamoğlu’nun kazandığı seçimde Canan Kaftancıoğlu’nun canla başla çalışıp HDP seçmenini sandığa çekmesi çok etkili olmuştu. İttifak olmadan İmamoğlu’nun kazanması söz konusu değil. 28 Mayıs seçimleri sadece CHP seçmeninde değil sol parti ve İYİ Parti seçmeninde büyük bir hayal kırıklığı yaratmış durumda. Sandıktan soğuma, siyasetten ikrah etme durumuna doğru gidiyor Türkiye. Bunu İmamoğlu da söyledi. Seçmeni sandığı çekmek insanüstü gayretler istiyor. YSP/HDP kendi adayımızla seçime gireceğiz dedi, Gelecek Partisi de aynı şekilde. İYİ Parti’den de benzer bir muğlak açıklama bekliyorum.
Meral Akşener, 26 Ağustos’ta yapacağı açıklamada partisini merkez sağ milliyetçi bir yere oturtmak istiyor. Post Demirel çizgisine oturtmak istiyor. Buna benzer mesajlar veriyor. Aslında İmamoğlu, Akşener’in favorisiydi. Cumhurbaşkanı adayıydı. Bu bağ kopmuş değil. Akşener bir şekilde kendi seçmenini İmamoğlu için sandığa yönlendirebilir. Ama yetmeyecek. Ancak HDP/YSP seçmeni sandığa gidere muhalefet lehine bir durum doğabilir. Canan Kaftancıoğlu’nun ‘ben artık çekileceğim’ demesinden sonra kazanma ihtimalinin ben artık çok düşük olduğunu düşünüyorum. Bir anlamda İmamoğlu bu şartlarda yenilmeye mahkum.
Erdoğan’ın azmi ve iradesi de İmamoğlu için büyük bir engel. Şimdiden çalışmalara başladı. Gözü İstanbul’da. Dolayısıyla eğer karşısında İmamoğlu’nu bulursa o zaman yapacağı iki şey var. İmamoğlu’nun karşısında cezbedici bir aday çıkaracak. Eğer bundan da emin olmazsa yargıyı çalıştırarak İmamoğlu’nu en azından beş yıl hapse mahkum ettirecek. Bunun da konuşulması gerekiyor.