‘Bugün, her zaman olduğu gibi, jeopolitik, dünyanın suskunluğunu açıklıyor. Azerbaycan, İran’a karşı Batı ile müttefik; Avrupa’ya enerji sağlıyor ve gelişkin İsrail silahlarına milyonlar harcıyor.’
Ancak bu tür olgular, dünyanın gözlerinin önünde olanları, yani 2023 Ermeni Soykırımı’nı durdurma sorumluluğunu engellememeli
ABD Başkanı Biden, 2021 yılında, Ermenilerin 1915’te Anadolu’daki topraklarından, (bugünkü Türkiye’den) yerlerinden kopartılmasını soykırım olarak tanıdı. Amerika Birleşik Devletleri bir asırdan fazla bir süredir bu konuda sessizdi ve sessizliğinin ağır sonuçları ağır oldu.
Ermenilerin geçen kış başlayan ve şimdi daha acımasız bir aşamaya geçen yeni bir soykırımı durdurmak için, Biden da dahil olmak üzere, küresel liderlere bugün ihtiyacı var.
Azerbaycan ordusu Azerbaycan’da Ermeni çoğunluğun yaşadığı Dağlık Karabağ anklavının (yerleşimi) sınırı boyunca aylarca süren bir abluka ve askeri yığınak ardından Salı günü bir saldırı başlattı. Azerbaycan kuvvetleri yerel savunmayı bir gün içinde sür’atle bastırdı ve siviller de dahil olmak üzere 200’den fazla insanı öldürdü. Ardından kısa sürede titrek bir ateşkes ilan edildi.
Bombalamayı durdurma karşılığında Azerbaycan, Dağlık Karabağ’ın üst düzey liderlerinin teslim olmasını ve Karabağ yetkililerinin tüm silahlı kuvvetlerinin silahsızlandırılmasını talep ediyor.
Azerbaycan’ın zaferi daha belirgin hale geldikçe, Dağlık Karabağ’ın çok sayıda Ermeni sivili, ata topraklarından kaçmak için Stepanakert’teki (Hankendi, anklavın en büyük şehri) havaalanının etrafında toplandı.
Bu insanların Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev’in atabileceği bir sonraki adımdan korkmaya hakları var. Aralık 2022’den bu yana Azerbaycan, Ermenistan ile Dağlık Karabağ arasındaki tek bağlantı olan Laçin Koridoru’nu kapatmıştı. Uluslararası Adalet Divanı, 22 Şubat’ta her iki tarafın gerekçelerini dinledikten sonra, ablukanın Dağlık Karabağ’ın sivil Ermeni nüfusunun “sağlığı ve yaşamı” için “açık ve yakın tehlike” yarattığına hükmetmişti.
Azerbaycan güvenlik güçleri mahkemenin ablukayı sona erdirmek için verdiği bağlayıcı karara uymak yerine, Haziran ayında baskıyı ikiye katladı, yerleşim bölgesini tamamen kapattı; gıda, tıbbi malzeme ve diğer temel malzemelerin ulaşımını dahi engelledi.
O zamandan beri Aliyev, BM genel sekreteri ve ABD Dışişleri Bakanı’nın mahkeme kararına uyma çağrılarını defalarca görmezden geldi. Çünkü Azerbaycan’ın, eylemleri için uluslararası toplum açısından ciddi bir bedel ödemeyeceğini doğru bir şekilde anladı.
Azerbaycan’ın meydan okuması kaygı vericidir. Uluslararası hukuk açısından, 1948 Soykırım Sözleşmesi’nin 2’nci maddesinin c bendi, “Ulusal, etnik, ırksal ya da dinsel bir grubun tümü ya da bir bölümünü yok etme niyetiyle, (grubun) fiziki varlığını tümüyle ya da kısmen sona erdirecek yaşam koşullarıyla yüz yüze bırakılması”nı suç saymaktadır.
Aliyev, Laçin Koridoru’nu kapatarak Dağlık Karabağ’ı 120 bin Ermeni için geniş bir toplama kampına dönüştürdü. Bu haftaki askeri müdahale, sözleşmedeki aynı maddenin a ve b bentlerindeki “Grup üyelerinin öldürülmesi” ve “grup üyelerine fiziki ya da ruhsal açıdan zarar verilmesi”ni de suç dosyasına ekledi.
Şimdi ne olacak? Dağlık Karabağ yetkilileri teslim olduğu için, uluslararası toplum Aliyev’i yerleşim bölgesinde Ermeni vatandaşlarının tüm haklarını güvence altına almaya çağırdı. Aliyev hükümeti etnik temizlik yapmadığını söyledi ve dünyaya (Dağlık Karabağ ile, ed) “yeniden bütünleşmenin” bölgeye refah getireceğine dair güvence verdi.
Ama daha önce yapılmış olanlar göz önüne alındığında bu söylemin içi boş.
Azerbaycan’ın ihtirası Dağlık Karabağ ötesine uzanıyor. 2010’dan bu yana Aliyev, Ermenistan’ın ana toprağından “Batı Azerbaycan” olarak düzenli olarak bahsetmekte ve Ermenistan’ın bir bütün olarak gayri meşru bir devlet olduğunu iddiasını tekrarlamakta: Aralık ayında, “bugünkü Ermenistan bizim toprağımız” dedi.
Dünya suçun adını koymalıdır. “Soykırım” terimini kullanmaya karşı direnç, uluslararası ilişkilerde uzun süredir devam eden bir sorundur. Nisan 1994’te, çoğu BM. Güvenlik Konseyi üyeleri, Ruanda’daki toplu katliamları soykırım olarak etiketlemeyi reddetmişti. Ve son 30 yılda çok az şey değişti.
BM Güvenlik Konseyi en son Dağlık Karabağ’daki durumu tartıştı, Aliyev’in ablukası defalarca “insani durum” olarak adlandırıldı ve müzakerelere devam edilmesi önerildi. Konuşanlardan biri, Çek büyükelçisi Karel Kovanda’nın Ruanda ile ilgili BM tartışmaları sırasındaki kahramanca müdahalesini hatırlattı: O, çoğu liderin bir ateşkes müzakere etmeyi desteklemesini, bu fikri . ”Hitler’i Yahudilerle ateşkese varmaya ikna etmeye” benzetti.
Bugün, her zaman olduğu gibi, jeopolitik, dünyanın suskunluğunu açıklıyor. Azerbaycan, İran’a karşı Batı ile müttefik; Avrupa’ya enerji sağlıyor ve gelişkin İsrail silahlarına milyonlar harcıyor.
Ancak bu tür olgular, dünyanın gözlerinin önünde olanları, yani 2023 Ermeni Soykırımı’nı durdurma sorumluluğunu engellememeli:
Biden 2021’de doğru olanı yapmıştı. Bugün de tarihin kendini tekrar etmesini önlemesi gerekiyor.
_____
Luis Moreno Ocampo, Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin ilk başsavcısıydı. Ayrıca askeri cuntaya karşı 1985 yılında açılan davada Arjantin’de ulusal savcıydı.
Washington Post’ta yayınlanan bu makale, FTP tarafından Türkçeye çevrildi. Makalede ifade edilen görüş ve düşünceler yazar(lar)a aittir ve FTP’nin görüş ve düşüncelerini yansıtmamaktadır.