Türkiye’deki seçimleri çok yakından takip ediyorum. Görünen o ki AKP, veri girişi noktasında, önce sandık tutanaklarında, sonra da bu tutanakların ‘resmi’ veritabanına girilmesinde hileli eylemlerde bulunmuş.
Tutuklu HDP lideri Demirtaş’ın söz konusu sahtekarlığın tam olarak nasıl yapıldığına dair bir tweet atması da dahil olmak üzere, internetteki kimi sosyal medya raporları bunu gösteriyor.
Bu tartışmaların neredeyse hiçbiri, iktidardaki AKP tarafından kontrol edilen ana akım yazılı basın veya televizyona yansımıyor.
Yüksek Seçim Kurulu’nun (YSK) dün seçim sonuçlarını siyasi partilere açıklamasıyla birlikte muhalefet partileri sandıklardan elde ettikleri sonuçları ‘resmi’ sonuçlarla karşılaştırma imkanı buldu. Bu durumdan en çok etkilenen iki ana muhalefet partisi (CHP ve HDP/YSP) oldu.
Şimdiden binden fazla dosyaya itiraz etmiş durumdalar…
Tüm süreçteki gözlemlerime dayanarak, gerçek sonucun nihai rakamlar olarak sunulanın tam tersi olduğunu tahmin ve iddia ediyorum:
Kılıçdaroğlu’nun 45 yerine 51,5, Erdoğan’ın da 49,5 yerine 45,5 almış olabileceğini düşünüyorum. [Bir başka hile işareti: üçüncü cumhurbaşkanı adayının oyları, sandıkların açıldığı tüm süreç boyunca tamamen aynı kaldı, başından sonuna kadar hiçbir değişiklik göstermedi].
Bence Kılıçdaroğlu gerçekten de ilk turda kazandı, ancak zaferine hile karıştırıldı. Parlamento seçimlerine gelince, bence bu sonuçlar da AKP koalisyonuna parlamento çoğunluğunu (322 sandalye) vermek için değiştirildi.
Bu çoğunluğu elde edenin AKP koalisyonu değil, muhtemelen CHP koalisyonu olduğu kanaatindeyim. Bu durumda yapılan sistemik müdahalenin özü CHP oylarını AKP’ye, HDP oylarını da MHP’ye çevirmek gibi görünüyor.
Seçimin yakınlığı göz önünde bulundurulduğunda, AKP kadroları muhtemelen iki tarafın sayıları birbirine yakın olduğu için bu kadar az müdahaleyle kurtulabileceklerini düşündüler: Oyların yaklaşık % 4-5’ini değiştirmeleri gerekiyordu ve bunu çoğunlukla HDP’nin en çok oy aldığı Kürtlerin çoğunlukta olduğu Güneydoğu illerinde veya muhalefet partisi temsilcilerinin olmadığı 20 bin sandıkta yaptılar.
Başından beri Türkiye’deki seçim hilelerine neden bu kadar dikkat ediyordum?
Michigan Üniversitesi Siyaset Bilimi Bölümü’nden meslektaşım Ken Kollman’ın seçim hileleri için bir algoritma geliştirip bunu Türkiye’deki 2015 seçimlerine uygulamasından bu yana Türkiye’deki seçim hilelerini araştırıyorum, bkz bu yazı: “Türkiye’nin 2015 Seçimlerinde Usulsüzlük Var mıydı?”
Makale esas olarak 2015 seçimlerinde seçim hilelerinin çoğunlukla o illerde gerçekleştiğini ve HDP oylarının AKP’ye gittiğini savunuyor. O dönemdeyazıyı tanıdığım HDP’lilere göndermiştim, ancak kendileri bu hileye tek başlarına itiraz edecek güçleri olmadığını söylediler.
Şimdi durum farklı: HDP 2023 seçimlerinde CHP’yi desteklemeye karar verdiğine göre, CHP’nin ana muhalefet partisi olarak bu sahtekarlığın peşine düşecek gücü var.
Tabii ki tüm manzara kabus gibi, çünkü Erdoğan seçim sonuçlarını nihai olarak ilan edecek ve onaylayacak olan Yüksek Seçim Kurulu’nun üyelerini değiştirerek seçim sonuçlarının hesap verebilirliğini de yok etti. Türkiye’de hukukun üstünlüğü diye bir şey kalmasın diye hukuk sistemi de Erdoğan tarafından tahrif edilmiş durumda.
Şimdi, faşizmin bu şekilde nasıl işlediğini içim acıyarak görüyorum: Sahtekarlığı görseniz bile, bu konuda yapabileceğiniz hiçbir şey yok, çünkü yargılaması gereken hukuk sistemi tamamen çöpe atılmış durumda. Weimar Cumhuriyeti’nde yaşananların nedenini de artık çok daha iyi anlayabiliyorum…
Yukarıda ifade edilen görüş ve düşünceler yazar(lar)a aittir ve FTP’nin görüş ve düşüncelerini yansıtmamaktadır.