Türkiye yarın yeni cumhurbaşkanını seçmek için ikinci kez sandık başına gidecek. İkinci tur öncesi Metropoll Araştırma’nın yöneticisi Özer Sencar son saha verilerini ilk kez FTP ile paylaştı. Sencar’ın aktardığı verilere göre Erdoğan 53,7, Kılıçdaroğlu ise 46,3 alıyor.
Sencar, “Bana göre bu seçim bitmiştir. Arada 7, 8 puan fark var. Ne yapacak da Kılıçdaroğlu öne geçecek?” diyor. Özer Sencar, Kemal Kılıçdaroğlu için de “Yüzde yüz yanlış adaydı” ifadelerini kullanıyor. Sencar’a göre Kılıçdaroğlu, Ümit Özdağ ile anlaşarak kendi ayağına kurşun sıktı…
Metropoll Araştırma olarak ikinci tur öncesi son kez sahaya çıktınız, elinizdeki son veriler nasıl bir tablo ortaya koyuyor?
Çarşamba günü başlayıp perşembe günü bitirdiğimiz son araştırmamıza göre Erdoğan 53,7, Kılıçdaroğlu ise 46,3 alıyor. Bunlar kararsızların oransal dağıtılmış şekli. 10,8 civarında da kararsızlar vardı. Bu kararsızları bir oransal olarak dağıttık. 1500 kişi ile yaptık bu araştırmayı. Bu haftanın başında yaptığımız araştırmada mesafe daha kapalıydı. Son beş gün içerisinde Erdoğan ve Kılıçdaroğlu arasındaki mesafe biraz artmış. Muhtemelen Sinan Oğan ve Ümit Özdağ’ın aldığı kararlar sonucu seçmenlerin bir kısmı Erdoğan’a, bir kısmı Kılıçdaroğlu’na gitmiş ama Erdoğan’a giden biraz daha fazla olmuş.
Peki siz bunu nasıl açıklıyorsunuz? Sinan Oğan’a verilen oylar neden daha çok Erdoğan’a gitti, Ümit Özdağ’ın Kılıçdaroğlu’na olan desteği nasıl etkiledi oyları?
Herkes bu sorularla meşgul oluyor. Sinan Oğan ve Ümit Özdağ’ın bir varlıkları yok ki, kişisel bir güçleri yok. Sadece bir kısım seçmen hem iktidara hem de muhalefete karşı tepkili. İkisine de gitmek istemiyorlar. Biraz da milliyetçilik duyguları varsa ikisine birden gidiyorlar. Ne Sinan Oğan’ın ne de Ümit Özdağ’ın kendisine bağlı bir seçmen kitlesi yok.
Kesin olarak böyle söyleyebiliyor muyuz? Çünkü Ümit Özdağ’ın partisine baktığımızda 2,2 oranında oy almış…
Ümit Özdağ bir yıldır parti kurmuş. Dolayısıyla onun 2 puanlık bir oyu var. 1 milyon oya tekabül ediyor. Türkiye’de Erdoğan ve Kılıçdaroğlu’na tepkili o kadar insan zaten var. Ama dağıldığı zaman onların yönlendirmesiyle gitmiyor insanlar. Sinan Oğan Erdoğan’a gitti, Ümit Özdağ Kılıçdaroğlu’na ama onlara oy verenler kendi bildikleri yere gittiler.
Bu durumda Kılıçdaroğlu boşuna mı kürek çekti? O kadar Ümit Özdağ’la mutabakat metinleri imzalandı…
Ümit Özdağ ile yapılan pazarlıklar bana göre Kılıçdaroğlu’nun ayağına kurşun sıkmasıdır. Ümit Özdağ’ın toplumda bir sempatisi yok. Siyaset sahnesinde Kürt seçmen kitlesine en çok karşı olan kim var diye sorsanız, olsa olsa Özdağ denir. Kılıçdaroğlu çaresizlikle inanılmaz bir hata yaptı Özdağ’la birlikte olarak. Ben onun danışmanı olsam yanından bile geçme derdim. Bu ne Erdoğan’a ne de Kılıçdaroğlu’na katkısı olacak biri değil. Seçmenler liderlerin nikahlı karıları değil, onlara bağlı değil. Bir lider ‘ben buraya gidiyorum, arkamdan gelin’ dediği zaman küçük bir kitlenin dışında kimseyi götüremez.
Buna HDP ve AKP de dahil mi?
HDP ve AKP farklı. 20, 25 yıldır bağlı bir kitle oluşturdu Erdoğan. HDP de Kürtlük hareketidir. Kılıçdaroğlu’nda seküler bir CHP kitlesi var. Erdoğan çok güçlü bir lider, cazibeli bir adam. Kılıçdaroğlu zaten var olan bir kitlenin önüne geçti, yani kendisine bir bağlılık oluşturmadı. Kılıçdaroğlu 10 yıldır o partinin başında, CHP’ye kazandırdığı bir oy yok. Dolayısıyla CHP kitlesi Kılıçdaroğlu’na bağlı değildir. Erdoğan’a bağlı bir kitle var, adeta Erdoğan’ı tanrılaştıran bir kitle bu. Ama sonradan ortaya çıkmış Ahmet Davutoğlu, Ali Babacan, Sinan Oğan, Ümit Özdağ gibi isimlerin arkasında kendisine bağlı bir kitle yok. O kişi sahneden çekildiği zaman bu insanlar önceden ne düşünüyorlarsa oraya giderler. Bu biraz da seçmene hakarettir. Seçmeni kumar masasına sürer gibi pazarlığa sürüklüyorlar.
2 milyon 800 bin civarında Sinan Oğan’a, 1 milyon civarında da Zafer Partisi’ne giden bir oy var. Yaklaşık 3, 4 milyona yakın bir oy var ortada. İzlediğimiz siyaset balesinin sebebi bu. Siz diyorsunuz ki “Kılıçdaroğlu kendi ayağına sıktı”. Nereye gidecek peki bu oylar?
Zaten gitmiş. Erdoğan ve Kılıçdaroğlu’na gitmiş oylar. Ne kadarının Erdoğan’a ve Kılıçdaroğlu’na gittiğini seçimden sonra yapılacak araştırmayla ortaya koyabiliriz. Siz nereye verdiniz şeklinde sorgulanarak ortaya çıkabilir. Açık bir şekilde terazinin tepesinde Erdoğan olduğu görülüyor. Pazartesi günü yaptığımız araştırmada iki lider arasındaki fark 6 puandı, şimdi 8 puana çıkmış. Dolayısıyla Erdoğan’ın tarafına daha çok gitmiş.
Yüzde 89 civarında bir katılım oranı var. Ama HDP kitlesinde bir kafa karışıklığı var. Orada seçmenin 3’te biri gitmeyecek diye yapılan spekülasyonlar var. Katılım oranı bir önceki kadar olmayabilir gibi…
İki şekilde seçmen sandıktan uzaklaşabilir. Bir, AK Partililerin endişe ettiği gibi rahatlayıp sandıktan uzaklaşmasın diye bir hareketleri var. İki, nasılsa kaybettik deyip sandığa gitmeyecek olan bir muhalefet seçmeni var. Bir de partilerinin politikasını beğenmeyen kızgın Kürtler var. Sandığa gitmeyebilecek bu üç grup var. Katılım oranının ilk tura göre bu üç faktör nedeniyle düşük olacağını düşünüyorum. Yine de ben katılımın en az düşeceği seçmenin Cumhur İttifakı seçmeni olacağını düşünüyorum. Onlar Erdoğan’dan aldıkları mesajla sandığa gidecekler. Onlar için Erdoğan siyasi bir liderden daha farklı. İnsan ile Tanrı arasındaki bir yerde görüyorlar. Dolayısıyla orada kaybın ben daha az olacağını düşünüyorum, rehavete kapılsalar bile giderler. Ama CHP’de bu iş bitti deyip sandığa gitmeyecekler olacaktır. Bekir Ağırdır’ı linç etmelerinin sebebi oy kaybetme endişesidir. Biz de rakamları gördükten sonra bizim ekipteki arkadaşlar bizi linç ederler dedi. Ben linç edilmekten korkmuyorum. Ama bizim müşterimiz muhalefet. Dükkanı kapayıp gidelim mi yani?
Peki Kılıçdaroğlu neyi yapamadı? Hem ilk tur açısından soruyorum, hem de ikinci tur için sığınmacılar ve “Vatanını seven sandığa gelsin” üzerinden yürüttüğü kampanya açısından soruyorum… Erdoğan’la olan makas neden giderek açıldı?
Kılıçdaroğlu yüzde 100 yanlış adaydı. Ve adaylık belirleme sürecini kötü yönetti. Dürüst olmadı. Bir yıl boyunca her ay toplantı yaptılar, ne konuştular bunlar ben şaşırıyorum. Ali Babacan bir eşek yükü broşür hazırlamış. Ben söyledim Ali Babacan’a ‘bu çok iyi bir metin, ama hepsi kazanılmış bir seçimden sonra neler yapacağınızı gösteriyor. Sizin seçimle ilgili hazırlığınız ne diye’ sordum. ‘Ona gerek yok, biz zaten kazanacağız’ dedi. Kazanılmamış seçimin hazırlığını yapıyor. 60 milyon seçmenin olduğu bir ülkede, bu kadar kutuplaşmanın olduğu bir ülkede, ‘biz çıkacağız herkes bize oy verecek’ diyorsa bir adam zihinsel bir sorunu vardır. Altılı masa CHP’nin haricindeki diğer üç partiyi sıfıra indirdi. İYİ Parti’yi de yarıya indirdi. Nisan ayında İYİ Parti’nin oyu yüzde 19’a yaklaşmıştı. Bugün 8-10 puan. Bu altılı masanın iyi yönetilmemesi sonucu, dört tane sağcı parti Kılıçdaroğlu’nun koltuğunun altına girdiler, onları yönetti Kılıçdaroğlu. Son ana kadar kendisinin adaylığını onaylamasını istediler. Meral Akşener direndiği için son güne kaldı. Tamamen ayak oyunu bu. Her birine vekillik vererek bittirdi işi. Meral Akşener iyi yönetemedi. Son gün çıkardığı masa krizini, seçimden altı ay önce yapacaktı. “Seçilecek aday olsun” diye Kemal Kılıçdaroğlu’nun olmayacağını ima eden konuşmaları var. Bu tavır Meral Hanım’ı da bitirdi.
Benzer tartışma HDP içerisinde de filizleniyor. Kendi adayımızı çıkarsaydık, bu kadar kaybetmeyecekti. Sizce yanlış mı yaptı HDP?
Eğer kararını son ana bıraksaydı Kılıçdaroğlu bu kadar rahat davranamazdı. Ümit Özdağ’la bu kadar rahat pazarlık yapamazdı. Şimdi HDP’yi çantada keklik olarak gördüğü için gitti Ümit Özdağ’la konuştu. Ümit Özdağ ‘İçişleri Bakanı olarak’ diyerek tweet attı. HDP’nin en çok karşı çıkacağı isim Ümit Özdağ’dır. Kılıçdaroğlu nasıl böyle bir çılgınlık yaptı anlaşılmaz. Bugünkü HDP yöneticileri uyarmalıydı Kılıçdaroğlu’nu.
Kılıçdaroğlu için “yüzde 100 yanlış bir aday” dediniz. Peki, Erdoğan Türkiye’nin yaşadığı derin demokrasi ve ekonomik krize rağmen, deprem felakatine rağmen, 50 binden fazla insanın hayatını kaybetmesine rağmen, gıda enflasyonu almış başını gidiyor ve derin bir yoksulluk yaşanıyor aynı zamanda. Bütün bunlara rağmen nasıl bu kadar yüksek bir oy alabildi ve ikinci turda da kazanması muhtemel gözüküyor?
Üç faktör sayabilirim. İki adayın zeminindeki bağlı seçmen oranları arasında neredeyse yüzde 30 puanlık fark var. Biri yarışa 20 metre öteden başlıyor. Erdoğan’ın şansı yüksek. İkinci faktör Kılıçdaroğlu’nun hem yanlış bir aday olması hem de adaylık sürecini doğru yönetmemeleri. Üçüncü faktör ise bir seçmenin oy verme davranışını değiştirmesi bir süreç iştir. Bir AKP’li seçmen nasıl karşı tarafa geçer? Bunu sosyologlar üç maddede izah eder. Bir, bulundukları partiyi beğenmemesi, ondan şikayetçi olması ve uzaklaşması. İki, başka bir lideri beğenmeye başlaması. Kendi partisindense onu sempatik bulması. Üç, karşı adaya tam bir güven havasının oluşması. Bu lider, bizi bu durumdan kurtarır algısının oluşması lazım. AKP’lilerin çoğunluğu iktidarı başarısız buluyor. Ekonomiyi de sağlık sistemini de. Peki niye Kılıçdaroğlu’na gitmiyor? Çünkü Kılıçdaroğlu söylemleriyle, mazisiyle bir güven oluşturamadı. İki aday var Kılıçdaroğlu’ndan önde olan. Ekrem İmamoğlu ve Mansur Yavaş. İmamoğlu toplumun her kesiminden oy alabilecek biri. Dindar, dinsiz, sağcı sollu, Türk Kürt. Mansur Yavaş’a vetosu olan kesimler var. Kürtler, dindarlar ve bir kısım solcular. Kılıçdaroğlu’na dindarlar da karşı milliyetçiler de Sünniler de karşı. Onun için yanlış aday diyorum. İmamoğlu’nun kazanma şansı daha yüksekti. İstanbul’da başarı hikayesi var. İki defa Erdoğan’ı yendi.
Peki bu saatten sonra Kılıçdaroğlu için her şey bitmiş durumda mı, yoksa rüzgar lehine dönebilir mi?
Artık Erdoğan yakalanabilir, yetişilebilir bir seviyede değil. Bana göre seçim bitmiştir. Şu an arada 7,8 puan fark var. Aramızda bir peygamber yok ki mucize getirsin. Kılıçdaroğlu ne yapacak da bu farkı kapatacak?
Ya yanılırsanız…
İşte söylüyorum burada, sonra gelin tekrar dinletin bunları.